Sonsuz aşk, gerek filmleri gerekse fantezileri süsleyen bir hayal midir yoksa gerçek olabilir mi? Yapılan araştırmalar, mutlu bir evliliğin kişinin hem ruh hem de beden sağlığına iyi geldiği, bağışıklık sistemini desteklediği ve ömrü uzattığını gösteriyor. Mutsuz bir beraberlikte ise kronik strese bağlı olarak, kişilerin bağışıklık sistemi baskılanıyor, daha fazla hastalanıyor ve daha erken ölüyorlar.
Birbirine düşmanca davranan çiftlerin çocukları da kronik stres altında olup ruh ve beden sağlıklarının olumsuz etkilendiği gözlenmektedir. Bu durumda çocuklar için evliliği sürdürmenin akıllıca olmadığı açıktır. Düşmanca bir evliliği sürdürmektense huzurlu bir boşanma, ailenin tüm üyeleri için daha sağlıklı bir yoldur.
Peki, mutsuz çiftlerde yanlış giden ne ve mutlu çiftler neleri doğru yapıyorlar? Bir kere mutsuz birlikteliklerde kötü anılar, iyi anılardan daha fazla hatırlanıyor. Zeigarnik Etkisinden muzdaripler, hani oEskiyi bir türlü unutamıyorum etkisinden. Çünkü beynimiz yarım kalmış işleri unutamıyor (tamamlanmış işleri ise unutuyor). Mutsuz beraberliklerde ayrıca bir eşin ilgi ve bağlantı talebine diğer eş sırt çevirip yanıt vermiyor. Örneğin gülümsemeyi, günaydın-hoş geldin talebini karşılıksız bırakıyor. Bu durumda yanıt vermeyen eş, diğer eş tarafından başkalarıyla olumsuz biçimde kıyaslanmaya başlıyor ve eşe karşı olumsuz duygular, olumlulardan daha baskın hale geliyor.
Mutsuz çiftler eleştiri-yargılamayı çok kullanıyorlar. Eleştirmek, yaygın kanının aksine davranışı değiştirmede hem etkili değildir, hem de direnç yaratır ve savunmaya yol açar. Savunma ise ne kadar masum görünürse görünsün aslında o da bir karşı suçlamadır. Eleştiri ve savunma ağırlıklı bir tartışma, kazananı olmayan kısır bir tartışmadır. Bu çiftlerin birbirleriyle konuşurken ortaya çıkan mimiklerinde hor görme işaretleri (göz devirme, tiksinme) varsa bu ilişkinin frensiz gittiği ve tepetaklak olacağı anlaşılabilir. İletişimi kesme, surat asma ve küsme ise ilişkiyi çıkmaz sokağa götüren en yıkıcı belirtilerdendir.
Mutlu ilişkilerin sırrı ise güven duygusudur. Yani eşler birbirlerinin yanında kendilerini güvende hissederler. Birbirlerini değiştirmeye çalışmadan, olduğu gibi kabullenir, farklılıklarına saygı duyarlar. Birbirlerini takdir eder ve desteklerler.
Olumsuz işaretlerin olduğu bir ilişkiyi iyileştirmek mümkündür. Bunun için eşini, yargılamadan-yorumlamadan, onun düşüncelerini değil, ne hissettiğini anlamak için dinlemek gerekir. Dinlerken göz iletişimi kurmak, tartışmalarda iş çığırından çıkmadan onarma girişimleri yapmak, kendini ve birbirini yatıştırmayı öğrenmek faydalı olacaktır. Eşinin zihin okumasını beklemek yerine istek ve ihtiyaçlarını duyguları ile birlikte söylemek de ilişkiyi yeni ve sağlam bir zemine taşıyacaktır.
İlişkiyi geliştirmek için de eşi tanımaya çalışmak; neyi sevdiğini, neyden hoşlanmadığını, geçmişinden önemli olayları, hayallerini bilmek, hatalarına hoşgörülü olmak ve takdir edebilmek gerekir. Tüm bunlar aslında sağlam bir dostluğun, arkadaşlığın göstergesidir. Mutlu çiftlerin de birbirlerinin yakın dostu olduklarını ve birbirlerini desteklediklerini; birbirlerine bağımlı değil, bağlı olduklarını söyleyebiliriz. Bu durumda sonsuz aşk gerçektir.