Barolardan operasyon açıklaması

Adana, Mersin, Osmaniye, Hatay ve Gaziantep Baro başkanları, bazı medya kuruluşlarına ve gazetecilerin evlerine yapılan operasyonlarla ilgili ortak yazılı açıklama yaptı.

Adana Barosu Başkanı Av. Mengücek Gazi Çıtırık, Gaziantep Barosu Başkanı Av. Bektaş Şarklı, Hatay Barosu Başkanı Ekrem Dönmez,  Mersin Barosu Başkanı Alpay Antmen, Osmaniye Barosu Başkanı Dilem Aksoy, tarafından yapılan ortak açıklamada, 14.12.2014 Pazar günü içlerinde medya ve emniyet mensuplarının olduğu 31 kişi hakkında İstanbul Sulh Ceza Hakimliğinin gözaltı kararının uygulamaya konulduğu bekirtildi. Açıklama, şöyle:

''Kamuoyu ile paylaşarak eleştiri konusu yaptığımız son torba yasa düzenlemesi ile getirilen “somut delile dayalı kuvvetli suç şüphesi” yerine getirilen “makul şüphe” yeterli bulunarak şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerlerin aranabilmesi imkanının getirilmesi ve yine Avukatların dosya inceleme yetkisinin kısıtlanmasına imkan veren düzenlemelerin Resmi Gazetede yayımlanmasından hemen bir gün sonra bu operasyonların başlatılması ve eleştiri konusu yaptığımız yeni düzenlemelerin gözaltı ve aramalar ile yapılan soruşturma için dayanak yapılmış olması dikkatimizden kaçmamıştır.

Siyasi erk kullanan makamların aylar öncesinden beri ve sıklıkla ve ülkenin o anki gündemini de takip ederek bu operasyonun yapılacağına yönelik yaratığı algı, yargısal bir takip ve süreç olmaktan çok, karşılıklı siyasi bir hesaplaşmanın varlığına işaret etmektedir. Hiç kimse yargısal denetimden, yargıya hesap vermekten muaf değildir. Ancak hiç kimse suç işleme özgürlüğü içinde de değildir.

Çok kısa bir süre önce eleştiri konusu yaptığımız hususlar fiilen uygulamaya konulmuştur. Yeni düzenlemeler ilk defa bu operasyon için kullanılmış olmaktadır. Yeni düzenlemelerin bu operasyonla birlikte daha sonraki zamanlarda nasıl kullanılabileceğinin somut örneklerini yaşadık. Eleştiri hakkını kullanan, ifade ve düşünce özgürlüğünü kullanan tüm unsurlar yarın bu düzenlemelerin olağan şüphelisi ve mağdurudurlar. Hukuk bir gün herkese nasıl lazım olacaksa gelin hepimizin ortak sofrası olan hukuk ve yargıyı duruma ve ülkenin gündemine göre değil, yarın hepimizin inanarak ve güvenerek hesap verebileceği, kimsenin kendi acısına göre dokunmayacağı bir noktaya taşıyalım.

Anayasada ifadesini bulan erkler ayrılığı ne yazık ki ülkemizde fiilen kullanılmayan ve işlevini yitirmiş bir görüntü vermektedir. Başbakanın demokrasiden yana olanlar ve olmayanlar şeklinde yaptığı tanım, siyasi iktidarın yanında olanlar ve olmayanlar şeklinde bir algılamaya yol açmıştır. Ülke dinamikleri ile anayasal erkler ne yazık ki Başbakanın bu tanımlamasına göre şekil almışlardır.

Bu operasyonla birlikte medya da bir sınavdan geçmektedir. Zamanında evrensel değerler ve ilkeler aşındırılırken, hukuk yok edilirken, Balyoz ve Ergenekon soruşturmalarında, Oda TV, KCK soruşturmalarında sesi çıkmayan ve operasyonlara alkış tutulurken, bugünkü demokrasi feryatları herkesin kendi ölüsüne ağlamasına benzemektedir. Bu tutum evrensel kurallarla, demokrasi ilkeleri, basın ahlak ilkeleri ile bağdaşmamaktadır. Girilen ilişkilerde bağımsızlığını koruyamayan medyanın işlevini gördükten sonra kullanılıp atıldığı bir zamandan da geçtik. Medyanın görevini ve yükümlülüğünü unutup, siyasi yelpazede yer aldığı yapıya göre takındığı tavrı da unutmadık. Medya yer aldığı siyasi yelpazeye göre değil, başkasının hakkı ihlal edilirken ses çıkarmalıdır. Birbirine bu ilkelerle sahip çıkmayanların yarın aynı kaderi paylaştıklarını da gördük.

Medya; evrensel standartları, basın ahlak ve ilkelerini unutmadan, esas işinin habercilik olduğunu unutmadan birbirine sahip çıkmayı bilebilmeli ve birbirine sahip çıkarken bu ilkeleri göz ardı etmemelidir. İnsan hakları çifte standardı kaldırmaz. Bu alışkanlıklar terk edilsin, gelin insan haklarındaki çifte standarttan vazgeçelim ve hukukun üstünlüğü, demokrasi arayışımızda ötekileştirdiğimiz kimse olmasın.

Bizler evrensel değerlere, hukukun üstünlüğüne, kimseye ayrımcılık yapılmayacak şekilde insan haklarına olan inancımızla; artık olağanüstü ve siyasi hesaplaşma algısıyla yürütülen kişiye özel soruşturma usulleri yerine adil yargılama ilkesinin ihlal edilmediği, yargı bağımsızlığının ve demokrasinin sağlıklı işlediği, basın özgürlüğünün bir ülkenin olmazsa olmazlarından olduğu bir ülke istiyoruz.''