ÇHD: ''yargı güç odaklarının hesaplaşma alanı haline getirildi''

Çukurova Hukukçular Derneği (ÇHD) yayınladığı basın bildirisinde, ''Her şeyden önce, adalet dağıtması gereken yargı maalesef güç odaklarının hesaplaşma alanı haline getirilmiştir. Bu durum, hukuk camiasında yer alan bizlerde dahi hukuka ve bağımsız yargılamaya karşı olan güveni zedelemiştir'' denildi.

ÇHD Başkanı Burkay Dikici, imzasıyla yayınlananbildiride, ''Son günlerde ülkemizde yaşanan olağanüstü gündem neticesinde mensubu bulunduğumuz HUKUK camiası yine tartışmaların odağına çekilmiştir'' ifadelerine yer verildi. Bildiride şu görüşlere yer verildi:

 

''Her şeyden önce, adalet dağıtması gereken yargı maalesef güç odaklarının hesaplaşma alanı haline getirilmiştir. Bu durum, hukuk camiasında yer alan bizlerde dahi hukuka ve bağımsız yargılamaya karşı olan güveni zedelemiştir. Hatırlanacağı üzere 2010 yılında büyük tartışmalarla değiştirilen HSYK’nın yapısı ve bu yapı ile yapılan atamalar neticesinde yargı bağımsızlık vasfını bizce yitirmiştir o dönemde yalnızca 2 madde için ek 28 maddelik anayasa paketinin hangi niyetlerle yapıldığı ve bu niyetin ne denli yanlış olduğu, yıllardır bağımsız yargı oluşturma adına “yandaş yargı” oluşturulmaya çalışıldığı ve bu durumun ters teptiği bugün daha net anlaşılmaktadır. Siyasal iktidarların asli görevi, en başta kendi siyasi görüşlerinin ve bunun yanında tüm siyasal düşüncelerin bağımsız yargıya müdahalesini önleyecek önlemler almaktır. Başta demokrasi olmak üzere devletimizin temel yönetim esası budur.

 

Ülkemizin kendine özgü asli kurucu ruhunu ve geleneksel yapısını savunmak ve korumak asli değerimiz olmalıdır. Anayasası dahi olmadığı halde geleneklerine sıkı sıkıya bağlı devlet yönetimleri ile bugün gelişmişlik düzeyi yüksek ülkelerden de bu durum anlaşılmaktadır. Her devletin kendine özgü devlet gelenekleri vardır, ilericilik ve ikinci cumhuriyet adı altıda temel dinamiklerle oynanması hukuk eliyle ülkemizi dış müdahalelere açık hale getirmektedir. Her şeyden önce hukuk eliyle yürütülen bu hesaplaşma adı ne olursa olsun karşısında olduğumuz bir anlayıştır. Yürütme erkinin yargı erkine olan müdahalesinin tek açıklaması yılarca yapılanmasına müsaade edilen devlet dışındaki başka bir grubun varlığına göz yumulmasıdır. Bu duruma en fazla göz yuman ise mevcut siyasal iktidar olduğundan yargıya güvenmemektedir. Hata her şeyden önce burada başlamaktadır.

 


Ancak unutulmaması gereken şudur; Başka bir irade tarafından atandığı iddia edilen hakim ve savcılar atamanın yapılması ve etmiş oldukları yeminle o andan itibaren hükümlerini “Türk Milleti” adına vermekle yükümlü ve sorumludurlar ve bu sebeple bağımsızlardır. Devletin bekaası adına bu durumun devam ettirilmesi her ne sebeple olursa olsun döneminizde bizzat atadığınız yargı mensuplarına müdahale edilmemesi gerekmektedir. Sonuçta siyasal iktidarlar geçici, devlet ise kalıcıdır. Aksi durumda “senin memurun, benim memurum” veya “senin hâkimin, benim hâkimim” anlayışı doğurur ki bu durumda devlet zaafiyete uğratılmaktadır. İkili yargı eliyle yürütülen güç savaşına derhal son verilmelidir. Siyasi gelecek adına yargıya yapılan müdahalelerin de yargıda yapılan örgütlü yapılanmanın da karşısındayız. Bu düzenlemelerin bir ok gibi gelip yine sahibini vurduğunun anlaşıldığını umar siyaseti, yargıyı bağımsızlığından uzaklaştıran tüm müdahalelerinden vazgeçmeye çağırırız.



Yüce Türk milleti şunu bilmelidir ki; Türk Adaleti geçtiği bu dar boğaz'dan yine kendi evlatları olan “Türk Hukukçuları” eliyle sağ salim geçecektir. Bu dönemi ise vicdanını yurtdışındaki uzantılarından ya da siyasal iktidardan dua veya beddua ile değil milletimizin kendilerine bahşetmiş oldukları makam ve yeminle adaletten şaşmadan yerine getireceklerinden şüphemiz yoktur.

Kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk’ünde dediği gibi: “İstiklal istikbal hürriyet her şey adaletle kaimdir!”