CHP Adana Milletvekili Adayı Oya Tekin'den Adana raporu

CHP Adana Milletvekili Adayı Avukat Oya Tekin, Çukurova topraklarının bereketini kaybetmek üzere olduğunu ifade ederek, 'Çünkü buradaki tarlalardan Türkiye'nin dört bir yanındaki sofralara uzanan meyve- sebze, alarm veriyor' dedi

Seçim çalışmalarında kırsala ağırlık verdiğini, sorunları saptayıp, çözüm önerilerini de sunduklarını dile getiren CHP Adana Milletvekili Adayı Av. Oya Tekin, tarım konusunda şöyle konuştu:

TMO ÇİFTÇİMİZİN KARA GÜN DOSTU OLMALI

 

 

“Bugün Adana sanayisinin içinde bulunduğu karanlık tabloyu anlamak için yalnızca ÇUKOBİRLİK'e bakmak bile yeterli olacaktır.  Çukurova bölgesinde pamuk üreticilerinin ürünlerini değerlendirmek ve üreticiye destek sağlamak amacıyla  Adana, Ceyhan ve Tarsus Tarım Satış Kooperatifleri’nin bir araya gelerek, 275 ortakla oluşturdukları bir Kooperatifler Birliği olan ÇUKOBİRLİK, 12 Eylül sürecinde sendikanın kapatılması ile kötü yönetilmeye başlandı. AKP döneminde ise Adana-Mersin yolu üzerindeki tüm tesisler ne yazık ki amacı dışında içi boşaltılıp, makinalar satılıp birer harabe yapılara, binalara, depoya dönüştürüldü.

AKP döneminde tüm fabrika işletmeler kapatıldı. Pamuk alımı düştü. Yanlış yönetimler ÇUKOBİRLİK’i zora soktu. Onbinlerce kişi işsiz kaldı. Çukurova’da yanlış tarım politikaları sonucunda bölgede pamuk  ekiminin azalması ve diğer bazı etkenler nedeniyle, Çukobirlik de etkilendi. 

 

CHP Adana Milletvekili Adayı Av. Oya Tekin,  uyuşturucu kullanımı ve ticaretinin de Adana’nın kanayan yarası olduğuna dikkat çekti. Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (TUBİM) 2014 Türkiye Uyuşturucu Raporu‘na göre Adana’nın ekstazi, eroin, esrar maddelerinin kullanımında ilk sırada yer aldiğigi kaydetti. Tekin bu konuda özel bir çalışması olduğunu belirterek şöyle konuştu:

HASTANE POLİKLİNİK VE ACİLLERİNDE BÜYÜK KAOS VAR

Kabaca, kamu özel ortaklığı aralığıyla sağlık hizmetini özelleştirme anlamına gelen şehir hastaneleri, bin 600’e varan yatak kapasitesine sahip hastaneler. Ancak bu hastanelerin sağlık hizmetleri, sadece yatak kapasitesiyle sınırlı kalmıyor. Her hastanenin bünyesinde görüntülüme merkezi, laboratuvar, ameliyathanenin işletmesi, hastaların yemek ihtiyacı, restoranlar ve otoparklar gibi yan ihtiyaçlar vardır. Şimdi, bu şehir hastanelerinde, bütün bu yan ihtiyaçlar özel sektörün inisiyatifine bırakılmış durumda. Yani maliyeti misliyle vatandaşa yansıyacak. Vatandaştan ciddi bir muayene ücreti alınmayacak ama görüntülüme merkezi, ameliyathanenin işletmesi, laboratuvar, hastaların yemek ihtiyacı, restoranlar ve otoparkların ücretleri vatandaştan alınacak. Bugünlerde vale hizmetinden bile bahsediliyor, peki vale hizmetinin parasını kim verecek, tabii ki vatandaş. Dahası, bu hastanelerin büyük bir kısmı yerleşim merkezlerinin uzağında. Bu durum, beraberinde ulaşım sorununu ve masraflarını da getiriyor. Böylece vatandaş şehir hastanesine gittiğinde, özel hastaneye gitmiş gibi bir faturayla karşı karşıya kalacak. O parayı ödemeyen hizmet alamayacak.”

“İç savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen Suriyeli mülteci sayısı 3 milyon 567 bin 130’a ulaştı. İstanbul’da ise, 554 bin 655 Suriyeli var. Bu sayı Türkiye’deki 43 ilin nüfusundan daha fazla…. Sığınmacılardan 225 bin 557'si geçici barınma merkezlerinde, 3 milyon 341 bin 573'ü de 81 ilde yaşıyor. Kilis'te kayıtlı 130 bin 57 mülteci var ve bu sayı şehir nüfusunun yüzde 95’ine ulaştı. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'nün hazırladığı rapora göre, geçici koruma altında bulunan Suriyelilerin yoğun olduğu ilk 10 il arasında; İstanbul, Bursa, İzmir, Konya, Adana, Mersin, Hatay, Gaziantep, Kilis ve Şanlıurfa var.  Görüldüğü gibi, Suriye sınırına olan göreceli yakınlığıyla Adana da yoğun göç alan iller arasında.  Bu tablo içerisinde, Adana'da  250 bin, Seyhan ilçesinde 75 bin civarında Suriyeli sığınmacı olduğu tahmin ediliyor.   İnsani Gelişme Vakfı (İNGEV) ve IPSOS Araştırmalar Enstitüsü tarafından Türkiye'deki Suriyeli mültecilerle ilgili bugüne kadar yapılan en kapsamlı araştırmalardan biri olan 'Mülteci Hayatlar Monitörü'ne göre,Suriyeli mültecilerin yüzde 70'i Türkçe bilmiyor, günlük satın alma güçleri 2 doların altında, kayıtlı ve kayıtsız olarak çalışanların oranıysa yaklaşık yüzde 31.  Çalışanların yüzde 17'si Türkiyeli bir işverenin yanında çalışırken, yüzde 5'i Suriyeli bir işverenin yanında, yüzde 5'i de kendi hesabına çalışıyor. Biz, bu alanda politika geliştirirken, bu verileri dikkate almak zorundayız. Bu insanları tam olarak mülteci haklarına kavuşturarak, onları sosyal yardımlara muhtaç etmeden ve iki halkı karşı karşıya getirmeden, gerçekçi yöntemlerle işgücü piyasasına dahil etmek gerekmektedir. “