“Dünya’da her 10 kadından 6’sı şiddet görüyor”

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Milletvekili Fatoş Gürkan, kadına karşı şiddetin bir an önce son bulması gerektiğini söyledi.

Fatoş Gürkan, “Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de maalesef Kadına yönelik şiddet devam etmekte olup, utanç verici olan bu ayıbın bir an önce son bulması için konuyla ilgili her kesimin ve toplumumuzun üzerine düşeni fazlasıyla yapması gerekmektedir” dedi.

BM rakamlarına göre dünya genelinde yaklaşık her on kadından altısı hayatının herhangi bir döneminde fiziksel, psikolojik veya cinsel şiddete maruz kaldığını belirten Gürkan, Günümüz modern dünyasında bireylerin eşitliği, fikir özgürlüğü, vücut dokunulmazlığı gibi kavramları yüceltmeye çalışırken, kadına karşı uygulanan şiddetin devam ediyor olmasının hiçbir mantık ve gerekçeyle açıklanamayacağını söyledi.

 

BİR İNSANLIK SUÇU

‘25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslar Arası Mücadele ve Dayanışma Günü’ sebebiyle bir yazılı açıklama yapan Milletvekili Fatoş Gürkan, şunları kaydetti;

“Kadına yönelik şiddet, her şeyin başında bir insanlık suçudur. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile kadınların şiddete maruz kalıyor olması durumun ciddiyetini açıkça ortaya koymaktadır.

Tüm Dünyada olduğu gibi ülkemizde de Kadınlarımız şiddete maruz kalmaktadır. Şiddetin her türlüsüne karşı çıkmakla beraber, ülkemizde de sık sık içimizi acıtan kadına yönelik şiddet haberleriyle karşı karşıya kalmamız, şiddetin engellenmesi için daha çok çalışmamız gerektiğini ortaya koymaktadır.

Kadına yönelik şiddetin engellenmesi için AK Parti İktidarı döneminde birçok ileri düzenlemeler gerçekleştirilmiş ve cezai yaptırımlar arttırılmıştır. Başbakanımızın önderliğinde ve ilgili Bakanlıklarımızın büyük gayretleriyle kadınlarımızın toplumsal statüsünün yükseltilmesi, sosyal ve ekonomik hayatta maruz kaldıkları ayrımcılığın ve kadınlara yönelik şiddetin ortadan kaldırılması ve kadınlarımızın arzu edilen konuma ulaşmasına yönelik önemli çalışmalara imza atılmıştır.

2004 Yılında yürürlüğe giren Belediye Kanunu ile “Büyükşehir Belediyeleri ile nüfusu 50.000.’i geçen belediyelere, kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açma yükümlülüğü getirilmiştir.2005 yılında Kadın-Erkek eşitliği gözetilerek hazırlanan Yeni Türk Ceza Kanunu’nda, kadının mağdur olduğu birçok suç topluma karşı işlenen suçlar kapsamından çıkarılıp, kişilere karşı işlenen suçlar kapsamına alınarak cezaları ağırlaştırılmıştır. Ayrıca, Töre cinayetleri faillerinin Kanunda öngörülen en ağır ceza olan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılması hükmü getirilmiştir. Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis araştırması komisyonu kurularak önemli çalışmalara imza atılmıştır. “Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleri ile Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi için Alınacak Tedbirler” konulu Başbakanlık Genelgesi yürürlüğe girmiştir. 2009 tarihinde TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu kurularak Kadınların toplumsal hayatın her alanın da hak ettiği konuma ulaştırılması için çalışmalarını sürdürmektedir.

 

“TÜRKİYE’DE GÜÇLÜ KORUMA TEDBİRLERİ GETİRİLDİ”

2008-2013 döneminde uygulanmak üzere “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı” hazırlanmıştır. 12 Eylül 2010 yılında Anayasa’da yapılan değişiklikle, Kadınlar pozitif ayrımcılık kapsamına alımıştır. Yine en son yapılan yasal düzenleme ile 9 Mart 2012 tarihinde “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” kabul edilerek bu alanda çok güçlü önleme ve koruma tedbirleri getirilmiştir.

Yapılan bunca çalışmaya ve yasal düzenlemelere rağmen kadına yönelik şiddetin devam ediyor olması, esas değişimin toplumsal zihniyette yapılmasının çok daha önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

Maalesef toplumumuzda halen getirilen çok büyük cezaları göze alarak töre ve namus saikiyle veya başka sebeplerle kadınlarımız öldürülmekte veya şiddete maruz kalmaktadır. Buradan da anlaşılacağı gibi cezaların ağırlaştırılmasının yanında toplumumuzda kadının yerini ve toplumdaki algılanış biçimini değiştirmemiz gerekmektedir.

Bu değişim süreci içinde eğitimin ilk başladığı yer olan aileden, toplumumuzun tüm kesimlerine, kurumlara ve sivil toplum kuruluşlarına çok büyük vazifeler düşmektedir.

Nereden ve kimden gelirse gelsin kadına uygulanan her türlü şiddet ve ayrımcılığa karşı toplumumuzu mücadele ve dayanışmaya davet ediyorum. Kadını ve Erkeği ile mutlu, huzurlu ve güçlü bir Türkiye hedefimize ulaşmak için bizlerde, üzerimize düşen görevi yerine getirmeliyiz. Sevgi ve saygının her problemi çözeceği gerçeğiyle şiddetin hiçbir türünün yaşanmadığı bir toplum olma dileklerimle saygılar sunarım.”