''İç güvenlik paketi TBMM gündeminden çekilmeli''

Bölge baro başkanları, büyük tartışmalar ve eleştirilere rağmen TBMM gündemine gelen iç güvenlik paketine ilişkin olarak, " Bu paket; hukuk devletini askıya alıp parti – devlet ve polis devletini yasal hale getirecektir" açıklamasında bulundular.

Adana Baro Başkanı Av. Mengücek Gazi Çıtırık, Gaziantep Baro Başkanı Av. Bektaş Şarklı, Hatay Baro Başkanı Av. Ekrem Dönmez, Mersin Baro Başkanı Av. Alpay Antmen ve Osmaniye Baro Başkanı Av. Dilem Aksoy kamuoyunda iç güvenlik paketi olarak anılan yasa tasarısı ile ilgili ortak basın açıklaması yaparak, çekincelerini dile getirdiler.

Gezi Parkı direnişinde polisin orantısız güç kullanımı ve şiddeti sonucunda 8 insanın hayatını kaybettiği, 11 insanının gözünün kör olduğu, 8 bin 163 kişinin yaralandığı ve kolluk kuvvetlerinin yaklaşık 130 bin adet biber gazı fişeği kullanmasının yanı sıra, bu rakamın, 2012 yılında 14 Avrupa ülkesinde kullanılan biber gazı fişeğinin tam iki katı olduğu hatırlatıldı.

Açıklamada şöyle devam edildi:

“Hükümet tarafından hazırlanan İç Güvenlik Paketi’nin TBMM ‘ye sunulurken Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Bu paket ile toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin hedeflendiğini”açıklamıştır. Bu paket ile; Gezi Olaylarında yükselen toplumsal muhalefetin sesinin kısılması, farklı düşünenlerin baskı, şiddet ve yıldırma ile sindirilmesi, temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi yerine totaliter anlayışın hâkim olduğu, Anayasa ve AİHS ‘de güvence altına alınmış olan kişi özgürlüğü ve güvenliğinin ortadan kaldırılarak, idare – kolluğa verilen sınırsız ve denetimsiz yetkilerle faili meçhul cinayetlerin, gözaltında kayıpların ve yargısız infazların yeniden ülke gündemine girerek, sıradan bir olay haline getirilmek istendiği, demokrasi ve hukuk devleti iddiasında olan bir ülkede olağanüstü dönemlere özgü düzenlemeler ile evrensel normlardan uzaklaşılarak, polis – istihbarat vesayeti hâkim kılınarak Parti – Devlet sürecinin tamamlanması amaçlanmıştır.

Düzenlemeye bakıldığında; Adli Soruşturmada yetki Cumhuriyet Savcısında iken ve Cumhuriyet Savcısı Adli Soruşturmanın amiri konumunda iken, gözaltına alma kararında yetkinin Cumhuriyet Savcısından alınarak kolluğa verilmesi, bireysel suçlarda 24 saat, toplu suçlarda kolluğun 48 saat gözaltı uygulaması yapması kişi hürriyeti ve güvenliği, adil yargılanma hakkı bakımından önemli sorunların yaşanmasına neden olacaktır.  Ayrıca, 5442 Sayılı İl İdare Yasası yapılacak değişikliklerle mülki idare amirlerine “suçun aydınlatılması ve suç faillerinin bulunması için gereken acele tedbirlerin alınması” şeklinde verilen yetkilerle, kuvvetler ayrılığı ilkesi, hukuk devleti ilkesi ve Anayasa’nın 9. md. düzenlenen yargı yetkisine açıkça aykırılık oluşturmuştur. Önleyici kolluk faaliyeti suç öncesi aşamaya ait olup, suçun işlenmesini önlemeyi amaçlanmıştır. Suç işlendikten sonra soruşturma evresi adli makamlar tarafından yürütülüp yönetilmektedir. Mülki amirler, böylelikle suç unsuru belirleme ve suç yaratma yetkisine sahip olacaklardır ki bu durum “suç ve cezalarda kanunilik ilkesine” aykırılık teşkil edecektir. “ ifadelerine yer verildi.

“İç güvenlik paketi ile kişilerin üst , eşya ve araçlarının aranmasına dair tedbirlerin uygulanmasında yargıç kararı olmaksızın, kolluğun keyfiyetine bırakılacağını” belirten baro başkanları, “Bu son derece tehlikeli bir düzenlemedir. Aynı husus; koruma altına alma ve yakalama gibi tedbirler için de geçerlidir” dediler.

Açıklamada, 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selâhiyet Kanunun 16. Maddesinde yer alan polisin zor ve silah kullanma yetkisini daha da arttıran düzenlemelerle, polise tanınan yetkinin sınırsız hale geleceği, polis keyfiyeti ile orantısız güç kullanımının meşruluk kazanacağı ileri sürüldü.

Beş bölge baro başkanları tarafından, “toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde demir bilye ve sapan,  bulundurulması ve taşınması yasak olan maddeler kapsamına alınarak, 2 yıl 6 ay’dan 4 yıla kadar hapis cezası getirileceğine” vurgusu yapılarak, “Toplumsal gösterilerde birey-yurttaş kolluğun orantısız güç kullanımına, TOMA, bibergazı, tazyikli suya maruz kalmaktadır. 2559 Sayılı Polis Vakife ve Selâhiyet Yasası’na yapılan ekleme ile basınçlı veya boyalı su kullanabilme olanağı kolluğa tanınmaktadır. Böylelikle birey-yurttaş daha da aşağılanarak, itibarsızlaştırılacaktır.

Yargı denetimi olmaksızın Emniyet Genel Müdürlüğü’nün veya İstihbarat Daire Başkanının yazılı emriyle Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespit edilip, dinlenme yetkisinin getirilmesi de sakıncalı olup, zaten tartışmalı olan ve sürekli yakınılan bu durumun sıradanlaşmasına neden olacaktır “ görüşüne yer verildi.

Açıklamanın son bölümünde, ''Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunan, Anayasa, AİHS ve Evrensel normlara aykırı olan, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıran, hukuk devletini askıya alıp Parti – Devlet, Polis Devletini yasal hale getiren bu düzenlemelere karşıyız. İç Güvenlik Paketi’nin yasalaşmaması gerekir. TBMM’nin gündeminden derhal geri çekilmelidir. Siyasi iktidar hukuk tanımazlığına artık bir son vermelidir. Hukuku sözde değil, özde içselleştirmelidir. İnsanlarımızın temel hak ve özgürlüklerini kullanmasına ket vuracak düzenlemelere değil, demokrasi ve insan hakları standartlarını yükseltecek uygulamalara ihtiyacımız bulunmaktadır. Avukatlık Yasası’nın 76. Ve 95. Maddelerinin Barolara verdiği yetki ve göreve dayanarak bu açıklamayı yapmamız vicdani bir sorumluluktur. Anılan bu paketin yasalaşmaması için her türlü mücadelenin içinde olacağımızın bilinmesini isteriz. “ denildi.