Kayadan: “MEB, çocuklarımızın geleceğiyle oynuyor”

Eğitim-İş Adana Şube Başkanı İsa Kayadan, Milli Eğitim Bakanlığı’nın, eğitimi niteliksizliğe ve düzensizliğe sürükleyerek çocukların geleceğiyle oynadığını savundu.

Eğitimin, insan yetiştirme, ülkenin geleceğini şekillendirme işi ve temel bir insan hakkı olduğunu vurgulayan Kayadan, 11 yıllık AKP iktidarının bilimsel ve parasız eğitimi tasfiye ederek, adım adım gerici ve ticarileştirilmiş bir eğitim sistemini yaratma çabası içinde olduğunu öne sürdü.

 

“MEB KALICI ÇÖZÜMLERİN UZAĞINDA KALIYOR”

Okul, derslik ve öğretmen açığının giderek büyüdüğünü, halen öğretmeni olmayan okulların, okulu olmayan köylerin bulunduğunu ifade eden Kayadan, okullardaki altyapı ve donanım eksikliklerinin, nitelikli bir eğitim politikasının yürütülmesinin önünde büyük bir engel olduğunu kaydetti. Okul yetersizliği ve derslik açığının yanında, acil çözüm bekleyen en önemli sorunun, öğretmen açığı olduğunu dile getiren Kayadan, “Bu karşılık siyasi iktidar ve MEB, kalıcı çözümlerin uzağında kalmakta, kamu kaynakları ile eğitime yatırım yapmaktan kaçınmaktadır” dedi.

 

“ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİNİN KARARTILMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ”

Siyasi iktidarın eğitimin paralı hale getirilmesi, kamunun eğitimden elini çekmesi ve özel sektörün alanının genişlemesi için canla başla çalıştığını iddia eden Kayadan, “Siyasi iktidar yolsuzluklarıyla kamuyu 100 milyarlarca dolar zarara uğratmıştır. Oysa bu paralarla, kamusal, nitelikli, parasız ve herkese eşit eğitim anlayışının yaşama geçirilmesi mümkün olabilirdi. Eğitim alanında yaptığı çalışmalarda asıl hedeflerini sahte dindarlık maskesi ardına gizleyen siyasi iktidarın çocuklarımızın geleceğini karartmasına izin vermeyeceğiz” diye konuştu.

 

“İLK YARIYIL YİNE SORUNLARLA SONA ERDİ”

2013-2014 Eğitim-Öğretim Yılı’nın ilk yarısını değerlendiren Eğitim İş Adana Şube Başkanı İsa Kayadan, ilk dönemin yine sorunlarla sona erdiğini belirtti. Siyasi iktidarın eğitim biliminin en temel ilkelerine aykırı düzenlemelerde ısrarını sürdürdüğünü ve kindar nesil projesini her türlü hukuki, vicdani ve etik kuralı ayaklar altına alarak yaşama geçirmeye çalıştığını ifade eden Kayadan, “2013–2014 Eğitim Öğretim Yılının ilk yarısında da eğitim sistemimizi bir yandan gericileştirme öte yandan da tam bir işletme mantığıyla ticarileştirme ve yerelleştirme çalışmaları hızla sürmektedir” şeklinde konuştu.

 

“GEZİ EYLEMLERİNE KATILANLAR SÜRGÜN EDİLDİ”

Gezi eylemlerine katılan öğrenci ve öğretmenlere yönelik adeta bir cadı avı başlatıldığını söyleyen Kayadan, eyleme katılan öğrenciler hakkında cezai işlem uygulamadığı ya da teşvik ettiği gerekçesiyle birçok eğitim emekçisi hakkında soruşturma açıldığını ve sürgün edildiğini bildirdi.

 

“4+4+4’ÜN YIKICI SONUÇLARI DEVAM EDİYOR”

4+4+4 eğitim sisteminin uygulanmaya başlanmasıyla birlikte eğitimdeki mevcut sorunların artarak sürdüğünü aktaran Kayadan, mevcut okulların fiziki altyapı sorunlarını giderme yönünde hiçbir çalışma yapılmadığına dikkati çekti. Okulların fiziksel ve altyapı yetersizliklerinin giderilmemesi ve çocukların kullanımına uygun güvenli okul alanları yapılmaması nedenleriyle okullarda ihmal, kaza ve şiddet nedeniyle yaşamını yitiren çocukların olduğunun altını çizen Kayadan, derslik açığı sorununu gideremeyen Bakanlığın, kalabalık sınıflarda çocukları sağlıksız eğitime mahkum ettiğini söyledi.

 

“EĞİTİM SİSTEMİ SORUNLAR YUMAĞI”

Eğitim-İş Adana Şube Başkanı İsa Kayadan,  yaptığı yazılı açıklamada eğitim alanında yaşanan sorunları şöyle özetledi:

“On binlerce öğretmenimiz norm kadro fazlası olmasından dolayı perişan edilmiştir. Genel liselerin kaldırılması sonucu yüz binlerce öğrencimiz meslek lisesi ve imam hatip lisesi arasında sıkıştırılmıştır. Ortaöğretim yönetmeliği ile bir yandan küçük yaşta evlenmenin önü açılırken diğer yandan ise ortaokulu yurt dışında bitirenlere sınavsız istedikleri okula kayıt hakkı verilerek sermaye ve cemaate göz kırpılmıştır.  MEB, yeni ortaöğretime geçiş modeli ile 8. sınıfta 12 merkezi yazılı sınav getirerek öğrencilerin yaşadığı sınav stresini daha da artırmıştır. Merkezi sınav yapılacak olan temel dersler arasına Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi de alınmış, öğrencilere din eğitimi dayatmasına devam edilmiştir. Fırsat eşitliği sağlanmadan hayata geçirilen model, yoksul ailelerin çocuklarını dezavantajlı duruma düşürmüştür. AKP iktidarı döneminde yapılan bütün sınavlara şaibe karıştırılmıştır. Bundan da en büyük zararı, devlete güvenerek büyük umutlarla sınava giren çocuklarımız görmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı, karşı devrimin üssü haline getirilerek ulusal değerlerimiz eğitim sistemimiz içerisinden yasa ve yönetmelikler aracılığı ile bir bir çıkarılmıştır. Devlet memuru kadınların türban ve benzeri dini kıyafetlerle görev yapabilmelerine olanak tanıyan düzenlemeyle türban okullarımıza kadar girmiştir. Söz konusu sorumsuz düzenlemelerle iktidarın ‘dindar nesil’ ve ‘muhafazakâr yaşam tarzı’ hedefi doğrultusunda çağdaş, bilimsel ve laik eğitime darbe vurulmuştur. Kız ve erkek öğrencilerin önce ayrı sınıflarda, daha sonra ayrı ayrı okullarda okutulması gündeme getirilmiştir. AKP iktidarı, topluma fırsat eşitliği olarak sunduğu 4+4+4 dayatması ile özel sektöre sunduğu avantaj ve teşviklere bu öğretim yılında da tam gaz devam etmektedir. Hükümetin ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın “dershaneleri kapatacağız” söyleminin ardındaki amaç, özel öğretimi özendirmek ve özel okulları doğrudan kamu kaynaklarıyla desteklemektir. Eğitimin birikmiş sorunlarını sırtında taşıyan öğretmenlerimiz 2013-2014 eğitim öğretim yılının ilk yarısını mutsuz geçirmiştir. Çözüm üretmekten daha çok sorun üreten MEB, yaşanan sorunların kaynağını öğretmenlermiş gibi göstererek öğretmenleri hedef tahtasına koymuştur. Sonuç olarak da öğretmenlere yönelik şiddet olayları bu sene de artarak devam etmiştir.   Öğretmen açığının 121 bin olduğu belirtilmesine rağmen 40 bin öğretmen alımı yapılması öğretmenlerimizi yine esnek ve kuralsız çalışmaya mahkum etmiştir. Bir taraftan yandaşlarını idari kadrolara yerleştiren AKP, bir taraftan da ilk atamalarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, İmam Hatip Lisesi meslek dersi ve Arapça branşlarına diğer branşlardan fazla kontenjan ayırarak eğitimde uyguladığı ayrımcı politikayı gözler önüne sermiştir. İktidara geldiği günden bu yana kendi yandaşlarını MEB yönetici kadrolarına yerleştirmeye çalışan AKP, bu konudaki pervasız tutumundan vazgeçmeyeceğini göstermiştir. Bu pervasızlık o derece artmıştır ki artık kadrolara yerleşmek için bırakın kariyer ve liyakatı yandaşlık bile yetmez olmuş, cemaatler arası yarışa döndürülmüştür. Öğretmenlerimizin isteği dışında rotasyona tabi tutulması sürgün anlamına gelmektedir ve Bakanlığın bu tür bir dayatma içine girmesi için akıl tutulması yaşamış olması gerekir. Eğitim-İş olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da eğitim çalışanlarının sorunlarının takipçisi olacağımızı, haksızlığa uğrayan tüm eğitim çalışanlarının yanında olacağımızın bir kez daha altını çizmek istiyoruz.”