Sağlık sistemi sağlık emekçilerini canından bezdiriyor mu?

'Sağlık Dönüşüm Projesinin' yarattığı olumsuz koşulların, 'Mecburi hizmetin' yarattığı psikolojik baskının, tıp eğitiminin zor ve uzun süreli bir eğitim olmasının, asistan eğitiminin yine zor ve ağır, nöbetlerinin sık olmasının, ortaya konan özverili çalışma sonrasında ödenen ücretlerin, hak edilen oranlarda olmamasının, hekimleri olumsuz yönde etkilediği bildirildi.

Toplumda büyük üzüntü yaratan “Hekim intiharları”  sonrasında herkesin bir birine sorduğu soru şu oldu; yaşamını insan hayatına adamış bir hekim” Neden canına kıyar”? Henüz kariyerinin başında, hayatının baharında bir insan nasıl olur da kendi yaşamına son verir?

Konuyla ilgili merak edilen soruları Adana Tabip Odası Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten, Sağlık Emekçileri Sendikası Adana Şube Başkanı Muzaffer Yüksel, Toros Üniversitesi Öğretim Üyesi Psikolog Dr. Yalçın Ortakale ‘ye sorduk.

Öncelikle genç yaşta yaşamlarına son veren Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Asistanı Dr. Ceyda Güdemek, Batman Bölge Devlet Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Dr. Engin Karakuş, İstanbul Tıp Fakültesi Öğrencisi Yağmur Çavuşoğlu’na Allahtan rahmet yakınlarına sabır ve baş sağlığı diliyoruz. 

İlk sorumuzu Adana Tabip Odası Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten’e yöneltiyoruz.

Metin Kala: Peş peşe yaşanan hekim intiharlarıyla ilgili ne düşünüyorsunuz; sizce bir hekim kariyerinin başında, hayatının baharında neden hayatına son verir?

Doç. Dr. Ali İhsan Ökten: Arka arkaya gelen “ Hekim intiharları” haberleri gerçekten çok üzücü; uzun yıllar insan sağlığına hizmet edebilecek, belki de binlerce insanın hayatını kurtarabilecek meslektaşlarımız ne yazık ki kendi yaşamlarını sonlandırdılar. Acımız büyük… 

Bu durum aslında uzun süredir yaşadığımız, “Sağlık Dönüşüm Projesinin” yarattığı olumsuz koşulların, ”Mecburi hizmetin” yarattığı psikolojik baskının, tıp eğitiminin zor ve uzun süreli bir eğitim olmasının, asistan eğitiminin yine zor ve ağır, nöbetlerinin sık olmasının, ortaya konan özverili çalışma sonrasında ödenen ücretlerin, hak edilen oranlarda olmamasının sonucudur diyebiliriz.

Meslektaşlarımızın ağır çalışma koşullarının üzerine bir de angarya işler yüklenmesi, neredeyse her kademede her tür baskıyla karşılaşmaları, haksız şekilde hedef gösterilmelerinin bir sonucu olarak her geçen gün artan hasta ve hasta yakınlarının şikâyetleri, sözlü ve fiziksel saldırılara uğrama riskleri gibi faktörleri de eklersek yaşadıklarını bir düşünün…

Metin Kala: Anlattıklarınız “Bir dokun bin ah işit” sözünü hatırlatıyor.  Sorunların büyük bir bölümünün mesleğinize özgü ve sistemsel olduğunu mu ifade ediyorsunuz?

Doç. Dr. Ali İhsan Ökten: Kesinlikle evet, sorun tamamen sistemden kaynaklanıyor. Tıp mesleği eğitimi zor, çalışma koşulları ağır olan bir meslek. Eğer sistem olarak, çalışanlarınızı ” Performans sistemi” adı altında sürekli daha fazla çalışmaya zorlarsanız “daha fazla hastayı muayene etme, daha fazla hastayı ameliyat etme gibi” ; çalışma koşullarını düzeltmez, ekonomik olarak hak ettiği değerleri vermezseniz ki öyle, doğal olarak da yaşanılan birçok sorunun nedeni haline gelirsiniz. Sağlıkta performans uygulaması hekimlerin kabul edebileceği bir sistem değildir.

Metin Kala: Korkarak soruyorum; ama gelecekte benzer acılar yaşayabilir miyiz?

Doç. Dr. Ali İhsan Ökten:  Nöbet sıklıkları azaltılmaz, performans sisteminden vazgeçilmez, polikliniklerde ve acil servislerde aşırı hasta yoğunluğuna bir çözüm bulunamaz, mecburi hizmet kaldırılmazsa; özellikle asistanlar üzerindeki ağır çalışma koşulları hafifletilmez,  hekimlerin ekonomik sorunları çözülmezse; sağlıkta dönüşüm sadece hasta hakları olarak ele alınırsa, gelecekte de bu ve benzer üzücü olayları yaşamamız kaçınılmaz olacaktır.

Metin Kala: Sizce benzer acıların yaşanmaması için alınması gereken önlemler, yapılması gereken düzenlemeler neler olabilir?

Doç. Dr. Ali İhsan Ökten: Öncelikle sağlıkta yaşanan her türlü olumsuzluğun faturasının hekimlere kesilmesinden vazgeçilmelidir. Sorun sistemsel bir sorundur. Bu sorunun temelinde yaklaşık 14 yıldır uygulanmakta olan “Sağlıkta Dönüşüm Sistemi” vardır.

Bu sistemin uygulamaya başlamasıyla birlikte poliklinik ve ameliyat sayılarında 5 kat artış yaşanmıştır. Keza acil servise başvuran hasta sayısında, çekilen MR ve BT sayılarında 1 yıl içinde dünya birincisi konumuna gelmiş olmamıza rağmen hekim veya sağlık personeli sayısında yeterli artış sağlanamamıştır.

Yoğun şekilde artan iş yükü nedeniyle çok fazla çalışmak zorunda kalan hekimler, ücret olarak çalışmalarının karşılığını alamadıkları gibi, her tür olumsuzlukta hedef gösterilmenin bir sonucu olarak şikâyetlere, sözlü ve fiziksel saldırılara maruz kalmaktadır.

Sağlıkta Dönüşümün 1. ayağı olan “Aile Hekimliği” sistemi gerçek amacına ulaşmamıştır; çünkü basamak sistemine geçilmemiştir. Sistemdeki amaç, eleminasyon sistemi ile hastaların  2. veya 3. basamak hastanelerine ulaşmasını sağlayarak, buralardaki yığılmaları önlemek olmasına rağmen oy kaygısı ile bu yapılamamıştır.

Sağlıkta Dönüşümün 2. ayağı olan “Kamu Hastaneleri Birliği-Genel Sekreterlik” sistemi var olan bürokrasiyi daha da arttırmıştır. Başlangıçta yaptığımız itirazlar sonucunda bu sistemden de vazgeçilmiştir. Şimdi yeniden Sağlık Müdürlüğü sistemine dönülmüştür.

Bu sistemin 3. ayağı olan Şehir Hastaneleri ise şimdiden birçok sorunu içinde barındırmaktadır. Bu sistemde bir gün kendi kendini iflas ettirecektir. Sağlık hizmetlerinde yaşanan sorunların açıkça gösterdiği gibi sağlık hizmetlerinde “Sağlıkta Dönüşüm Sistemi” gibi halkın, hastalıkları arttıran değil hastalıklardan koruyacak olan sistemlere; yani “Koruyucu Hekimlik “ sistemlerine ihtiyaç vardır. Bu tür programlarla hastalıkların azaltılması sağlanarak aynı zamanda hekimlerin iş yükü hafifletilebilir.  

Metin Kala: Konu çalışma koşulları, iş yükü, angarya iş, ücret vs başlıklarına gelince yönümüzü Adana Sağlık Emekçileri Sendikası Adana Şube Başkanı Muzaffer Yüksel’e dönüyor, sorularımızı sormaya başlıyoruz. 

Sayın Muzaffer Yüksel bir insanın canına kıyması sizce nasıl bir şey? Hekimler arasında peş peşe yaşanan üç intihar olayı tesadüf mü?

SES Adana Şb. Bşk. Muzaffer Yüksel: Peş peşe yaşanan hekim intiharları asla tesadüf değildir. Üç genç insanın canına kıymasına neden olan olaylar zinciri iyi takip edilmeli, sorumlulardan hesap sorulmalıdır.

Bana göre intiharların nedeni; sağlık emekçilerinin çalışma koşullarıdır. Sağlıkta dönüşüm programı ile beraber çalışma koşulları değişti, ağırlaştı. Çalışma süreleri uzarken, düşük ücret ile güvensiz çalışma koşulları yoğunlaştı. Uzayan çalışma süreleri ile insanlar kendilerine, ailelerine zaman ayıramaz hale geldi. Bunun doğal sonucu olarak da ruh ve beden sağlıkları bozuldu, istenmeyen üzücü olaylar yaşanmasına neden oldu.

Metin Kala: Çalışma koşulları ile ilgili bilgi verebilir misiniz; genel sorunlarınız neler? 

SES Adana Şb. Bşk. Muzaffer Yüksel: “Sağlıkta dönüşüm” programlarının uygulamaya geçmesiyle birlikte sağlık hizmetleri piyasaya açıldı, devlet sadece denetleyici duruma geldi.( Oda ne denetleme?)

Kamu hastaneleri ile kamu sağlık tesislerinin özel hastanelerle, özel sağlık tesisleriyle rekabete girmesi, hastanın bir müşteri olarak görülmesine, sağlık hizmetinin de kar amacına dönüşmesine neden oldu. Bunun beraberinde kamu hastanelerde, kamu sağlık tesislerinde taşeron işçi uygulaması hızla yayıldı.

Kadrolu çalışan personel “Güvencesiz taşeron işçi olarak çalıştırılma korkusu ile her türlü angarya işi üstlenir hale geldi, her işe evet diyen, her işi yaparım diyen bir çalışan grubunun oluşmasıyla sağlıkta hizmet kalitesi düştü.

Ücretlerin performans sistemiyle değerlendiriliyor olması “Daha çok çalış, idarenin gözüne gir, ona göre terfi et görevde yüksel” anlayışının yaygınlaşmasına neden oldu. Bu durum mutsuz çalışanlar ordusu yarattı.

Ülkemiz de haftalık çalışma saati 40 ‘tır. Sağlıkta ise 45 saat.  Ancak aralıksız 32-36 saat çalışmak zorunda bırakılan sağlık emekçileri var. Bu insanların eşleri, çocukları var. Evlerinden, ailelerinden bu kadar uzak kalmak bir yana meslek hastalıkları riskleri ile karşı karşıya kalmak, yeterli ücret alamamak, şiddet korkusu ile görev yapmak, takdir edilmemek sağlık emekçilerinin öncelikli önemli sorunları arasında bulunmaktadır.

Metin Kala: Anlattığınız olumsuzlukların; yani sorunların çözümü yok mu; ya da çok mu zor, sizin çözüm önerileriniz nelerdir?

SES Adana Şb. Bşk. Muzaffer Yüksel: Benzer acıların gelecekte de yaşanmaması için öncelikle çalışma şartları düzeltilmeli, eğitim programları gözden geçirilmelidir.  Sağlık iş kolu ağır ve tehlikeli işler sınıfına alınmalı, sağlık hizmetleri ücretsiz, kaliteli ve eşit olmalıdır.  

Sağlıkta şiddet yasası çıkartılmalı, her çalışan kadrolu olmalı, çalışanlar ağır iş yükünden kurtarılmalıdır. Sağlık emekçilerinin ücretleri insanca yaşayabilecekleri düzeylere getirilmelidir. Doktorların bir hasta muayenesine 20 dakika zaman ayırabilecek bir düzen kurularak performans sisteminden vazgeçilmeli, sağlık sektörü ile ilgili kararlar alınırken ilgili meslek temsilcileri ile ilgili sendikalarla mutlaka görüşülerek onayları alınmalıdır.

Metin Kala: Sağlık sektörünün iki önemlisi temsilcisi Adana Tabip Odası Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten İle Sağlık Emekçileri Sendikası Adana Şube Başkanı Muzaffer Yüksel’in görüşleri neredeyse tamamen örtüşüyor.

Yaşanan intiharların nedenlerini büyük oranda “Sağlıkta Dönüşüm” projesinin yarattığı olumsuz koşullara, çalışma koşullarının ağır ve elverişsiz olmasına, mecburi hizmetin yarattığı psikolojik baskıya, uygulanan performans sistemine, ağır iş yüküne rağmen alınan düşük ücretlere bağladılar.

Konuyu bir de psikolojisi bilimi açısından değerlendirmek üzere Toros Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yalçın Ortakale ile görüşelim istedik. Benzer sorularımızı Psikolog Doktor Yalçın Ortakale’ye yönelttik.

Metin Kala: Bir insan neden intihar eder? Sayın Ali İhsan Ökten ile Sayın Muzaffer Yüksel’e katılıyor musunuz? Çalışma koşullarının ağırlığı, yoğun iş yükü, düşük ücret, işinde mutlu olamamak gibi nedenler kişileri intihara sürükler mi?

Psikolog Dr. Yalçın Ortakale: Sayın Özen ve Sayın Yüksel’in bu konuya ilişkin düşüncelerine sizin aracılığınızla ulaşmam benim için çok anlamlı oldu. Bu konuya ilişkin sorumluluklarımı, yapmam gerekenleri ve yapmamam gerekenleri belirlemeye çalıştım.

   Öncelikli olarak çalışma ve akademik alanda bulunan ben ve meslektaşlarımın kaçınması gereken davranışlardan söz edeceğim. Bu çok önemli üç olay, yalnızca üç bireysel olay değildir. Ayrıca çok önemli toplumsal bir olaydır.

    Bu konuya ilişkin ne kadar çok şey bildiğimizi göstermenin yeri değildir. Zaman zaman benzeri birçok olay; kişinin kendini, yeteneğini, bilgisini, becerilerini, etkin oluşunu, ünlü olma değerlerini gösterme yarışına dönüşebilmektedir.

   Bu değerleri gösterme yarışları asıl olayın geriye atılmasına, hatta unutulmasına da neden olabilmektedir.

   Bu çok önemli toplumsal olayda çok sayıda kişi ve kuruluşun, çok sayıda meslek üyesinin, çok sayıda toplumsal kurum ve toplumsal birimin çok önemli sorumlulukları vardır. Benim birincil sorumluluğum, bu sorumluluklardan kaçma olmamalıdır.

Metin Kala: Konuyla ilgili sorularımızın cevaplarına “ Ben” diyerek başlamanızın nedeni, sanırım bu konuda herkesin kendi adına sorumlulukları olduğu gerçeğine işaret etmekti.

Psikolog Dr. Yalçın Ortakale: Evet, konu her ne kadar bireysel bir olaymış gibi görülse de aslında toplumsaldır. Konuyla ilgili kişi, kurum ve kuruluşlar ile toplumsal birimlerin sorumluluğu da bilinenden çok daha fazladır. Ben konuya kendi sorumluluğum alanında yaklaşıyorum.

Metin Kala: Kuşkusuz intiharların nedenlerini birkaç konuya bağlayarak, birkaç cümle ile açıklamak mümkün değil; ancak Adana Tabip Odası Başkanımız Doç. Dr. Ali İhsan Ökten ile SES Adana Şube Başkanımız Muzaffer Yüksel'in konu hakkındaki düşüncelerine katılıyor musunuz?

Psikolog Dr. Yalçın Ortakale: Bir insanın yaşamını sonlandırma kararı her ne kadar bir tek nedene, bir tek olay ya da olguya dayandırılamaz ise de Sayın Ökten ile Sayın Yüksel’in belirttiği konuların üç hekimin intiharlarında önemli ölçüde etkili olduğuna inanıyorum. Ağır iş yükü, geçim zorluğu, gereken saygıyı görememe, hak edilmeyen baskı, sosyal hayata zaman ayıramama, aile ile sevdikleriyle yeterince bir arada olamama gibi nedenler insanları mutsuzluğa, huzursuzluğa sürükleyerek bunalım yaşamasına neden olabilir ve beraberinde istenmeyen olaylar yaşanabilir. 

Metin Kala: Tabip Odası Başkanımız ile SES Şube Başkanımızın dile getirdiği sizin de katıldığınız “olumsuz çalışma koşullarının sebep olabileceği intiharlar” çalışma koşullarının iyileştirilmesi, çalışma sürelerinin uygun şekilde düzenlenmesi, hak edilen ücretlerin ödenmesi halinde önlenebilir mi?

Psikolog Dr. Yalçın Ortakale: İntihar nedenleri arasında saydığınız koşullar öncelikli ise elbette önlenebilir; ancak intihar konusu başta da söylediğim gibi toplumsal bir olaydır ve birçok yönü vardır.

Metin Kala: Gördüğüm ve anladığım kadarıyla intihar ve nedenleri bu röportajımızın konusunu fazlasıyla aşıyor. Bunun için intihar ve nedenleri hakkında sizin de uygun olduğunuz bir tarihte yeniden bir araya gelerek görüşmek isterim.

Psikolog Dr. Yalçın Ortakale: Çok iyi olur. Yaşanılan üç intihar olayı gerçekten çok üzücü ve düşündürücü; Sayın Ökten İle Sayın Yüksel’in söylediklerine tamamen katılıyorum. Ancak daha önce de belirttiğim gibi “İntihar” çok yönlü konuşulması, çok yönlü düşünülmesi gereken; toplumun neredeyse tamamının bir şekilde sorumlu olduğu bir konu. Başka bir zamanda çok daha geniş konuşulması gerektiğine inanıyorum.

Metin Kala: Röportajımızın ana konusu olan üç genç hekimin intiharı ile ilgili merak edilenleri Adana Tabip Odası Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten, Sağlık Emekçileri Sendikası Adana Şube Başkanı Muzaffer Yüksel, Toros Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yalçın Ortakale’ye sorduk, bilinmeyenleri öğrenmeye çalıştık. Kendilerine çok teşekkür ederiz.

Son olarak buradan hekimlerimize, sağlık çalışanlarımıza sesleniyoruz; her tür olumsuzluğa rağmen büyük bir özveri ile çalıştığınızı biliyor, saygı duyuyoruz. Bir daha benzer acılar yaşamak istemiyor, sizleri seviyoruz.