Son günlerde ciddi bir tartışma yaşanıyor. Basına özellikle iktidar kanadından yapılan baskılar kamuoyunun önünde tartışılıp hatta belgeleri ile konuşulmaya başlanıldı.
Gazetecilere baskılar kabul edilemez ama lakin var...
Hatta asıl bu baskıların yanında bir de gazetecinin kendi kurumundan kaynaklanan oto sansürleri de var...
Yaşadık mı?
Sayısızca...
Yerel anlamda gazetecilik yapar iseniz, baskıların elvan çeşit örneklerini görürsünüz. Maddi anlamda, manevi anlamda, işinizden olma adına olmadık baskılar yaşarsınız.
Bu baskıları birebir yaşayan bir kişiyim ben. Baskı yüzünden işinden olmuş bir gazeteciyim.
Baskıları oluşturanlar ve basına karşı uygulayanlarda o şehrin insanı, baskı uygulananlarda...
İşiniz ile eğer rahatsızlık veriyor iseniz birilerine mutlaka baskıyı görürsünüz, yaşarsınız.
İlanınızı keserler, aboneliğinizi iptal ederler. Yazarınıza ve genel yayın yönetmeninize diş geçiremeyenler' gazete sahibi aracılığıyla çökerler üzerinize.
Dün TGS Adana Şube Başkanı Salim Büyükkaya bir açıklama yaparak gazetecilere yönelik baskıları dile getirip sendikanın duruşunu ortaya koydu.
Büyükkaya'nın açıklaması şöyle: "Cezaevlerindeki gazetecileriyle Dünya kamuoyunun gündeminden düşmeyen Türkiye, bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve yardımcılarının basına müdahalesiyle yeni bir döneme girdi.
Yazılarını beğenmediği yazarları işten kovduran, medya patronlarına uyarılar yapan, yetmezmiş gibi kendi güdümünde basın kuruluşları oluşturmak için havuz oluşturulmasına öncülük eden iktidar, artık bu müdahalesini saklamıyor ve bir hak olarak gördüğünü beyan ediyor.
İspanya Başbakanı ile birlikte basın toplantısı yapan Başbakan Erdoğan'ın televizyonların altyazılarına kadar müdahale etmeyi bir hak gördüğü anlaşılıyor. Başbakan Erdoğan, aynı toplantıda, muhatabının yanında soru soran gazeteciyi azarlayıp, nasıl soru sorması gerektiğini veya neyi sormaması gerektiğini dikte ettirmeyi olağan bir davranış gibi ortaya koyabiliyor.
İşsizlik, güvencesizlik, polis şiddeti ve örgütsüzlük ile karşı karşıya olan gazeteciler İktidar sahipleri ve sözcüleri tarafından hedef tahtasına konmaya devam ediliyor. Totaliter rejimlerde görülebilecek yaklaşım ve uygulamalar ile gazeteciler bu defa parti taraftarları ve fanatiklerine hedef yapılıyor.
Mesleğin onurunu korumaya çalışan gazeteciler bu tehditleri savuşturmak için şimdi her zamankinden daha fazla birlikte mücadele etmek zorundadır.
Basın emekçilerini, saldırıları boşa çıkarmak, mesleğimizin onurunu savunmak için Türkiye Gazeteciler Sendikası çatısı altında örgütlenmeye ve birlikte mücadeleye çağırıyoruz."
Örgütlü de olsak, örgütsüz de olsak baskıları yaşıyoruz. Lakin bu tepkiler bizim mesleğimizi ifa etmemize engel olmayacak.