Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü'ye yönelik olarak Ceyhan Belediye Başkanlığı dönemindeki uygulamalarından dolayı hukuken başlatılan süreçten sonra Adana'da bazı önemli gelişmeler yaşanmaya başladı.
Bu gelişmelerinin özü 'Hüseyin Sözlü'ye yapılan uygulamalar siyasidir' ilkesinden hareketle tepki eylemleri ile başladı ve şimdiler de bu eyleme tepki ilanları eklendi.
Ak Parti cenahından Sözlü'ye yönelik olarak ortaya konulan bu uygulamalara bir tek yanıt verilmez iken iktidar partisi konuyu 'Yargının işine müdahale etmemek' olarak yorumladığını ve saygı duyduklarını görüyoruz, yaşıyoruz.
Elbette Hüseyin Sözlü'nün mahkemeler karşısında yapacağı savunmalar ve ardından gelişecek hadiseleri Adanalılar gibi bizlerde yakından izleyerek göreceğiz. Gelişmelerden de okuyucularımızı haberdar edeceğiz. Bunun da mesleğimiz adına bir sorumluluk olduğu kanaatindeyiz.
Benim asıl merak ettiğim konu, belediyelerde başkanların kendi kurduğu ekiplerinin bu gibi hadiselerde başkanlarını nereye kadar sırtlayıp, nerede satacakları sorusudur.
Bülbül gibi ötenler de olur. İpe götürseler konuşmayacak olanlarda...
Belediye içerinde görev yapar iken elde ettikleri bilgi ve belgelerin bir adet fotokopisini gerekli olduğu zaman bir yerlere ulaştıranlarda.
Adana Büyükşehir Belediyesi'nin cezaevi gören iki belediye başkanı olan Aytaç Durak ve Zihni Aldırmaz dönemlerine ait kimlerin kimi nereye kadar taşıyıp, nerede sattıklarına bu kent tanıklık etmiştir. İşin özünde ne belediye başkanlarına bu şekilde ithamlarda bulunulsun isteriz. Ne de birilerinin satıp satmayacaklarını görmek isteriz.
Ben Sayın Hüseyin Sözlü'nün belediye başkanlığı koltuğuna oturduğu günden itibaren söylediğim bir şey var. 'Bu belediyede kol ve kanat gerilip korunup kollanan bazı isimler bu koltuğu hak etmiyorlar. Bunların acilen belediyeden bir şekilde emekli yapılarak veya uzaklaştırılarak bunlardan Sözlü'nün kurtulması gerekir' diyorum.
Bunu söyler iken de yaşanmış hadiseleri ve bu kişilerin o dönemlerdeki duruşlarını çok yakından bildiğim için bunları söylüyorum.
Yazımızın içerisinde söyledik ya, kim kimi ne şekilde satar? Onu bilmiyorum ama Hüseyin Sözlü'nün de bir şekilde satmaya alışık kişiler tarafından bir gün 'SATIŞA' gelmesinden korkuyorum. Bu endişeyi de hala taşıyorum.
Sayın Hüseyin Sözlü, yurt dışına çıkma yasağı konulmasına yönelik başlatılan hukuki süreçten sonra kendisinin görüşlerini biraz kinayeli, biraz da sert tavrı ile kamuoyunun önünde herkesle paylaştı.
Sözlü 'ekşi yemedim ki karnım ağrısın' diyerek de duruşunu sergiledi.
Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan belli olduğuna göre, Hüseyin Sözlü'nün belediye bürokrasisinde koltuğunu hak etmeyen isimler konusunda ikinci bir revizyon yaparak eline kalemi alıp birilerini ayıtlama zamanı gelmiştir ve geçmektedir.
Bu da bizim küçük bir hatırlatmamız olsun...
Satışa meyilli olan geçmişin süfli isimleriyle yol yürümeye Sözlü'nün acilen son vermesinin kendi adına 'HAYIR GETİRECEK' bir davranış olduğu kanaatimizi yenileyerek gelişmeleri de yakından takip etmeyi sürdürelim.