Biz gazeteciler zaman zaman siyasi partilere değişik yakıştırmalarda bulunuruz. Bu yakıştırmayıp yapmamızın nedeni ise o siyasi partilerin iktidar olduklarında devlet kademesindeki yapılanmalarına bakarak getirmiş olduğumuz bir ifadedir.
Yıllar önce Doğru Yol Partisi iktidar iken Kozan’da orman emvalini dönemin iktidar partisinin öne çıkan isimleri adeta iç etmişlerdi. Talan etmişlerdi. Örnekleriyle ortaya koyarak haber yaptığımızda bu DYP’liler rahatsızlık duymuşlardı. Doğru Yol Partisi’ne ‘Dimdik Yürüyemeyenler Partisi’ mensupları diyerek yakıştırmada bulunmuştum.
Yapmadık zulüm bırakmadılar o DYP’liler. Halkın gözünden düştüler. İtibarları yerle bir oldu. Ve partileriyle birlikte tarihin derinliklerine gömüldüler. Ne Tansu Çiller kaldı, ne de DYP’si!
Bugün gelinen noktada AK Parti 21 yıldır iktidar. Bütün güç ve kudreti elinde bulunduruyor. Gelinen noktada AK Parti’nin de ben hısım, akraba, partili, eş ve dost yapılanması ile devlet kademesinde etkin hale geldiklerini söyleyebilirim.
Yani AK Parti bir adet hısım akraba partisi olma yolunda ilerliyor. Hatta tam da o noktaya gelip dayandı.
Daire amirine, müdürüne, etkili ve yetkili isimlere bakıyoruz. Hatta daha da ileriye gidip şeflik makamına kadar bakıyoruz. Bu tür yapılanma adeta her yeri sarmış sarmalamış. Sonuçta ortaya çıkan görüntü hiç hoş olmuyor. Çünkü oraya bu şekilde yapılanma ile gelen isimler, kendilerini oraya getiren kişiye karşı sorumlu hissedip diğer konularda hiç ama hiç kimseyi af edersiniz ‘TAKMAZ’ duruma geliyorlar.
Örneğin bir hastane başhekimi il müdürünü takmıyor. İlçe tarım müdürü il müdürünü takmıyor. Ast ile üst arası deforme oluyor. Torpil ise yakın çevreye göre şekilleniyor. Bütün bu gelişmelerin faturasını parti ve partinin liderine götürüp insanlar kesiyor. Yani yıpranan isim lider oluyor.
Bizim bugün Adana genelinde yaşadığımızı sanki partinin genel merkezi bilmiyor mu? Bal gibi biliyor. Aslında bildikleri halde ‘böyle olması gerekiyor’ diyerek onlar da bu olup bitenlere prim veriyorlar.
Bu dönemin bir diğer acı olan yanı daha var ki onu da biz gazeteciler yaşıyoruz. Basında çıkan haberler bu iktidar öncesinde adli ve idari anlamda ihbar kabul edilir, konunun üzerine gidilir ve gerekli soruşturmalar açılarak adli ve idari tahkikatlar sonrasında gereği yapılırdı.
Bu dönem ne oluyor?
Ne mi oluyor. Kimsenin kılı kıpırdamıyor. Ne adli, ne de idari anlamda gazetelerdeki haberler ihbar kabul edilip gereği yapılmıyor.
En azından ben kendi adıma buna rastlamadım. Olsa olsa şikayete bağlı suçu oluşturacak bireysel anlamda şikayetler söz konusu oluyor. Bu da yeterli mi?
Değil…
Sizin anlayacağınız her konuda genişlik ve başıboşluk almış başını gidiyor. Sonumuz hayırlı olsun inşallah diyelim…