Ben söylemiyorum; hoş, söyleyebilirim de!
İnsanların “cinnet” prangasına kapatıldığını görmeyen var mı ki? O da var elbette! İnsanların kör kuyularda olduğunu bilmeyen, yine onların “vekilimiz ol” diye gönderdikleri kimler varsa…
İşleri güçleri “görünüşte” kulak verip dinlemeleri ya “iç/ gösterilmeyen” yerlerinde olanlar…
Bunca insan, bunca bu yurdun yurttaşları pazaryerlerinde ucundan tutup bıraktıkları mevsimsel ürünleri evlerine götüremezken, eşlerinin/ çocuklarının yüzüne bakmakta zorlanırken, bu yurdun “tartışma/ çözüm” kürsüsünden birbirine denilmedik söz bırakmıyorlar ya; bu yurttaşın beklentisine yazık!
***
“Cinnet” sözcüğünü birkaç gün önce AKP’li Bülent Arınç gündeme getirdi…
“Toplum cinnet geçiriyor! Şiddet… Nefret… Kadın cinayetleri… Karşılıklı oturup, tartışma yerine silahla birbirini vuranlar, hiç tanımadığı insanın başını kılıçla gövdesinden ayıranlar var” dedi de ne denli içten? Dediklerine karşı ne denli yaptırımlı! Yirmi yıllık “iktidara” ne denli tepki gösterebiliyor?
Bir yandan yerden/ yere vuruyor gibi bir izlenim, ardından kolundan tutup kaldırış/ yaralarına merhem sürüş/ yeniden canlanmasını sağlayış…
Hiç de içten bulmadığım, danışıklı dövüş örneği; tuzağa düşürülen yurttaş!
***
“Ekmeğimizden çalan, sofralarımızın tadını kaçıran, mutfaklarımıza karabasan gibi çöken kim varsa iki yakasından tutmak devletimizin asli görevidir."
Devlet Bahçeli’nin, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmadan…
Bu sözleri duyunda “insanların ekmeğini çalan, sofrasının tadını kaçıran kim” diye sormak istiyor insan; ben de sormak istiyorum, bunun partilisi/ partisizi yok, yurttaşın ekmeğinden çalan kim, kim olduğunu bilmiyor musunuz, yirmi yıldır toplumun tüm duyargalarını eline geçiren/ her fırsatta “yanında” olduğunuzu yinelediğiniz “iktidar” değil mi?
Evet, insanlar “cinnet” geçiriyor, kime ne yaptığını “anlamaktan” yoksun duruma sürükleniyor; görülmüyor, duyulmuyor, bilinmiyor mu?
***
Ülkede “iktidarın”; yönetemez, beceremez, gücü düşüklük değilse bankaların kazançlarını beşe katlarken insanların beş kat aşağılarda yer almaları, doymamaları, açlıkları, kaaygıları…
Aylardır akaryakıtın, elektriğin, suyun, doğalgazın ederleri o denli açılmamışken raflardaki ürünlerin günlük artış yönünde değişmesi…
Başka ne ad verilmesi gerekiyor? Gücü olan, fırsatı bulan ekmek de çalıyor, sofranın tadını da kaçırıyor! Yaşanan bunca "cinneti" durdurmak, çözüm üretmek kimin işi/ meclis kavgalarınızı bırakın da söyleyin artık!
221122