“Burayı ben yönetiyorum, benim dediğim oluyor” denilen bir yerde, yaşananlardan başkalarını sorumlu tutmak gerçekçi bir yaklaşım olmadığınca aldatıcıdır!
Bu gazetenin bir yönetimi var, burada oluşan bir gelişme için “dış odaklar” gösterilerek işin içinden çıkılması nasıl bir karalamaysa; bu “iktidarın” yaşanan darboğazdan dolayı başkalarını suçlaması, kendini “ak kaşık” olarak tanımlaması, yirmi yılın ardından “-cağız, -ceğiz” sözleri vermesi oyalamadan başka bir şey değildir!
Bir yönetici çıkacak “olanlardan sorumlu ben değilim” diyecek, yaşananlar çöpe atılacak!
Böyle bir dünya anlayışını bilimin, ekonomin, politikanın önde gelen isimleri hep birden yadsırlar/ yok sayarlar!
Bizde elini sallasan kapalı salonlara sığmazlar, televizyon ekranlarında boy gösterebilmek için sıraya girerler; o denli çoklar!
***
“Basit” dedikleri, ancak “karmaşık” olmayan şunu söylesinler…
Daha bu yılın başında/ dörtbuçuk ay önce, mahalle sütçüsünün pikabı arkasında sattığı sütün beş kilosu onyedibuçuk liradan kırkbeş liraya çıktı!
Sabah, süt alırken öğrendim sütün ederini, sorduğumda da “süt aldığım birçok üretici artık işi bıraktı, daha uzak yerlerden alıyorum, akaryakıtı söylememe gerek var mı, durum böyle olunca da zam yapmak zorunda kaldım” dedi.
Geçtiğimiz hafta otuzbeş liraydı, süt sırasında buluna birkaç kadın “ben alamam” dedi, biri elinde tuttuğu parayı avuçlarının içinde sıkarak ayrıldı! Sonra birkaç kişi daha! Kuyrukta bulunanların yarısından çoğu gitti!
Sütçü kızgındı! “Yapacak bir şeyim yok” der gibi başını iki yana salladı! Kepçeyi güğümün içine daldırırken sertleşti!
Kimse olmasa, bir başına olsa güğümü/ kepçeyi öndeki boş alan fırlatacak gibiydi…
Bunun açıklamasını yapabilir misiniz?
***
Bunu, bu sabah yaşadım!
Kapalı salonlara sığmayan, “iktidarı” beceriksizlik/ başarısızlık/ haksızlıkla suçlayanları topa/ tüfeğe tutanlara sorarsanız, tüm bunlar/ yaşananlar “dış odakların” işi!
Karar “öyle” verilmiş sanki; ille de “dış odak” tümcenin bir yerine eklenecek!
Bunu ekranlarda, zorunlu abone edilen gazetelerin ilk sayfalarında, kapalı salonlarda, her koşulda kazanması sağlananların bulunduğu yerlerde söylediğinizde alkışa tutulacaksınız da…
Bu oyunun bozulduğuna, “çatlak” sesle her yerde karşılaşma olasılığının başladığına tanık oluyoruz!
Bir süt üreticisine, “bu zamlar dış odaklar yüzünden” diyebilseler bir; yürekleri yetiyorsa…
Üreticinin arasına karşılaşmış olsalar, tüketicinin yaşadıklarını görebilseler alacakları yanıtla “dünyaları” kararacaktır sanırım!
Kararmayacak kadar bu yurdu/ bu yurdun insanını sevmiyor olamazlar!
***
Aslında mahalle sütçüsünün dediklerinin arasında birçok sorunun yanıtı var!
Bugün, tüm üretim alanlarında “dış alım girdileri” başı çekiyor!
Buğday üreteceksin; bider, tarımsal ilaç, tarımsal gübre, mazot, elektrik…
Süt üreteceksiniz; yem, saman, elektrik, mazot…
Bez üreteceksiniz; elektrik, pamuk, doğalgaz, mazot…
Bir “emek” kalıyor bize…
Gerek hayvansal, gerekse tarımsal üretimlerde “dış alım girdilerine” bu denli gereksinim duyuran yapılanmayı; bu yurdun başına “bela” eden, tarım alanlarını ekilemez duruma sürükleyen, besiciliği bitme noktasına getiren kim diye üreticiden sorabilecek varsa çıksın ortaya…
Bir sorsalar, karşılarına çıkacak onlarca ekim alanlarının “sanayi alanı” denilerek bozulduğunu görecekler de; ancak “iktidarın” sözünden çıkma istençleri olmadığından “size göre zeytin ağaçları mı önemli sanayi mi, elbette sanayi” çizgisinin dışına çıkamayacaklar!
***
“Yeter” diyen, gereksinmesine yetmeyen parayı fırlatan, toprağını boş bırakan, iş yerini açmak istemeyen, işsizlikten kendine sokağı yasaklayan, ekranda not kağıtlarını savuranın yanına şimdi de klavyeyi fırlatmak isteyen ben, güğümü/ kepçeyi alana atmak düşünebilen sütçü de eklenirse şaşırmayın!
Nüfusun yüzde kaçı istediği gibi yaşıyor, söylesinler!
İstediği besini tüketiyor, istediği yaz dinlencesine çıkıyor, gerekli uyku saatini tamamlıyor, çocuklarına gereken eğitimi sağlıyor, dostlarına zaman ayırabiliyor, sağlığına gerekli önemi verebiliyor?
Bu yurdun yurttaşları verilen ödevleri yerine getirmek, yönetenler de iş alanları açmak/ yurttaşların gereksinmelerine yanıt vermek zorundalar!
Bir yurdun, beşte birinin tüm gereksinmelerine yanıt verilmeyip/ dördünün istediği yaşama kavuşturulması asıl amaç, ancak tersi beceriksizlikten başka bir anlama gelmez!
İnsanlar çalışmak istemelerine, ödevlerini yerine getirmek için uzun kuyruklarda zaman yitirmelerine karşın, “yönetim” bunları yerine getiremiyor/ gençliği yok ediyorsa eğer sorumluyu “dış odaklarda” aradığını sıkça yineliyorsa bu aldatmacadır.
Alım gücü bunca zorlaşıyorsa, dörtbuçuk ayda süt iki katın üzerinde zamlanıyorsa sorumlusu bu “iktidardır”!
Beceriksizliğinizi anlayın artık; bu yurda/ insanlarına iyi gelmediğinizi anlayın!
240522