Koca yaz aylarını birçok kentimiz atlattı; şimdi önünde zorlu/ uzun kış ayları var!
Adana’da yaz sıcakları egemenliğini sürdürüyor. Daha yorganlar bile çıkarılmadı, pikeler örtülüyor yatarken…
İlçelerde, köylerde birçok ev sobasını kuracak, soğuklar gelmeden hazırlığı yapılan odun/ kömür kullanılarak ısınılmaya çalışılacak…
Ha bir de, en önemlisi; corono virüsü anımsarsak, herkes kendini kapalı alanlarda bulacak, kalabalık olacak, soğuk olacak, gribal hastalıkların yayılmasında en aranan ortam bulunmuş olacak!
Evlerin uzağına yüz yüze eğitim için sabahın karanlığında çıkan çocuklar; ışığa koşacak, sıcak ortama koşacak, ufuktan görünen umuda koşacak…
Haydi bakalım…
***
Yaz aylarının sıcağı yaşanırken, insanlar bir yandan da aşılarını olurken, geçen yılın “aşı beklentisi” olmazken; geçen yıldan “daha çok” can yitimlerini duyunca “ne” düşünüyorsunuz bilmiyorum!
Daha nisan/ mayıs aylarında, haziran ayında “yaşamını yitirenlerin” sayısının düşeceğini, dış turizmin şahlandırılacağını bilmeyen var mıydı, bunu da bilmiyorum!
Dahası yerli halk kısıtlamanın olduğu günlerde evlerinden çıkamazken, çocuklarını okula gönderemezken, genç kuşağın bir yılı çalınırken, denize gidemezken, dağlarını gezemezken, şimdi aşısız uçağa binemezken…
Neden “turist” pasaportu olanların bunların dışında tutulduğunu, halkın gözlerine baka baka “neden” “turistlerin bulunacağı her ortamın dezenfeksiyonu yapılacak” denerek bu ayırmacaya yol açtıkları konusunda da neler düşünülüyor bilmiyorum!
Yaz ayları bitiyor, kış ayları yaklaşıyor;
Açık/ net söylüyorum; bu güne yansımalarını bilmeliydim, bilmeliydik!
***
Sağlık Bakanlığı’nın her gün salık verdiği konuları yinelemesi, bir “aşı” konusunda” bu denli ısrarcı olması, bir uçak dolusu yaşamını yitirenlerden/ yalnız bir-kaç “aşısız” olanların olgu sayısını dile getirmesi…
Bu insanların yaşadığı yer burası, bu topraklar, bu yazgıyı, bu acıyı paylaşan insanlar…
Hiçbir konuda “ısrarcı” olunmasının doğru olmadığını düşünenlerdenim…
Aşıyı yaptıran da, yaptırmayan da “birbirini” potansiyel suçlu görmeden yaşamak zorunda…
Öyle ya “aşı” koruyucuysa eğer, öyle söyleniyor, “neden” aşısızlardan korkulduğu anlaşılır gibi değil…
Ya da “aşı” korumuyorsa, “neden” kullanılması için ısrarcı olunuyor “o da” karanlıkta…
Ne yaptıranın, ne de yaptırmayanın “birbiri” üzerinden “tehdit” içeren biçimde davranmasının doğru olmadığını, “bunun” böyle olması gerektiğinin yaygın biçimde anlatılmasını doğru buluyorum!
“İlle de aşı” diyenlerin de, “ille de aşısız yaşam” diyenlerin de “çarpık/ çelişkili/ dediklerini yalanlayıcı” sözler söylediklerini duyunca “böyle” düşünüyorum…
Asıl önemli olan; kış yaklaşırken, mutasyona uğramış gribal bulaşılara karşı neler yapıldığı, daha neler yapılacağı, bu günden nasıl önlemler alındığı…
Sosyal aralığa zorladığınız, maskesiz sokağa çıkarmadığınız, aşıya koşulladığınız insanlar; doyabilecek mi, yaşam alanları uygun mu, ısınmak için sorunları çözüldü mü?
Bunlar olmadan kış aylarını yaşamak “ne demek”, herkes biliyor olmalı…
***
Kent içinde yaşıyorsanız doğalgazla ısınıyorsunuz büyük olasılıkla, kıyı da kalan mahalleri saymazsak…
Birkaç ay önce yüzde oniki zam geldiği duyuruldu, ardından yüzdeonbeş, yılbaşından bu yana her ay bilmem ne kadar zam…
Hesabını yapmayacak denli “ekonomik özgürlüğü” olan kaç kişi var, bilmiyorum!
Evinde soba olmayan, odun/ kömür kullanmayanların gözü sayaçta olacak!
Bir ay önce gelen fatura bedeli neydi, kombilerin çalışmasıyla faturalar ne olacaktı?
Emekli için, dar gelirli için, asgari ücretli için çok büyük önem taşımakta!
Yandaş kanalların tartışma kanallarında bu ya da benzeri sorulara, önceden isimler belirlenerek/ soruların yanıtları ezberletilerek şu karşılık alınabiliyor ancak:
“Bugün olanları soruyorsunuz da, bir emekli bundan yirmi yıl önce ne kadar maaş alıyordu biliyor musunuz? Yirmiye/ yirmibeşe katlanmış! O gün aldığından daha çok alıyor! Bu gün ısınamayan var da, o gün yok muydu sanki? Şunu bilin ki yirmi yıl önce bizde bu yollar, bu silah sanayi, bu tüneller, bu kadar üniversite, bu kadar duble yoktu!”
Yaşayacak yerlerinizi öyle eziyorlar ki…
***
Yarın, bugünden sancılı geliyor!
Yaz aylarının ardından, kış ayları da karabasanlarla geçeceği şimdiden belli oldu!
Yaz aylarında corona virüsten bu denli yurttaşımız yaşamını yitirdiği söylenirken, kış aylarında “düşeceğini” beklemek yaşamın/ bilimin doğasına uymaz!
Günler soğuk, geceler ayazdan kalmış vurgunla geçecek!
Birçoğu kışlık giyeceğini, yiyeceğini bile karşılayamadan; ısınabilmenin yollarını aramaya başladı bile!
Karadeniz’de doğalgaz bulundu diye “sevinç” çığlığı atanların sayaçları da, bilsinler ki; TÜİK’in verilerinin üzerinde zamlanacak, ekmeği azaltacak, emeği daraltacak!
Şatafat içinde yaşayanların çizdikleri “tozpembe” tablonun yaşananla ilişkisizliği daha iyi anlaşılacak…
200921