TOKİ’nin konut projesi için ilk gün “tarihsel büyüklüğünden” söz edilirken, “öyle olmalı” diye düşünenlerdenim!
“İktidarın”, yurttaşın yaşadığı konut edinme ya da kira konusunda neler yaşadığını bilmiyor/ görmüyor olmasını aklımın ucundan geçirmiyordum; bunu bilmemesi, umursamaması olmazdı artık!
Yüksek katlı yapıların beşte birinin boş olduğu söylenmesi doğruysa, buna karşın milyonlarca yurttaşın “bir konutu” yoksa, dar gelirlilerin bir konut alabilmesi olanaksızlaştırılmışsa, konutlar belli ellerde toplanıp “fahiş” ederli bedellendiriliyorsa bir şeyler yapılması gerekiyordu; öyle değil mi?
Denildi ki, “toplu konutlarla birlikte hem dairelerin, hem de kiraların ederi düşecek!”
“İlk gün” denildiği gibi olsaydı; dar gelirlinin sıkışmadan alabilmesi, ön ödemesini yapabilmesi, aylıklarını ödeyebilmesi kolay olacaktı!
Nerede/ nasıl/ hangi özellikleri olduğu bilinmeyen arsalara konuşlanan konutlar için sıraya girecekler “elbette” evi olmayanlar, belediye ekmek kuyruklarında bekleyenler, çocuklarını markete götürmeme konusunda uyarılan dar gelirliler olacaktı!
Ne güzel şeyler düşünmüşüm böyle!
***
Aslında gerçekten “güzel şeyler” düşünüyordum!
“İlk gün” duyurulanla, sonraki gelişmeler arasındaki çelişkiler açık/ net olmasına karşın, ekran başlarında görevlendirilmiş konuşmacılar koroyla hem duyurulana, hem de gelişmelere övgüler dizmeyi savsaklamadılar!
Ah bu muhalifler yok mu, hiçbir şeyi beğenmezler!
Ah bu muhalifler yok mu, yurttaşın aklını karıştırırlar!
Ah bu muhalifler yok mu, her şeye karşı gelirler!
Ah bu muhalifler yok mu, bu muhalifler…
İyi ki de varlar, iyi ki de geldiler, iyi ki de geliyorlar; sanki bir başına “iktidarlar” halkın sorunlarını çözeceklermiş gibi…
İşte TOKİ konutlarında da…
İlk gün denilenler; ödemeler de, bazı koşullar da, ön ödemeler de, edinebilme de değişti!
Örneğin konutun yerini seçebilecek, 2+1 ya da 3+1 olup olmayacağı kurayla belli olacak!
Bir şey daha var; ekim ayının sonunda, orta-üst düzey gelir grubu için de kampanya düzenlenecekmiş!
“Muhalif” olmak ne kötü, ne “işe yaramaz” bir şey değil mi? “İktidarın”, daha dar gelirliler için başlayan kampanyası bitmeden açıklanan orta-üst gelir gruplarına yapılacaklara tepki gösteriyor!
***
Dar gelirlinin, emekçinin çocuklarıyla birlikte “yaşamı zorlanmadan” bir evinin olmasını “kim” istemez deseler, daha başta “ben evleri olsun isterim” derim!
Bir evleri olsun, kira sorunları olmasın, aybaşı gelince kapısı çalınmasın, çalışıp kazandığını de yesin/ yaşasın, çocuklarının eğitim giderlerini kolayca karşılasın isterim!
Bu ülkenin “kentlerden” sorumlu bakanı, “ön ödemede zorlanıyorsanız yakınlarınızdan, tanıdıklarınızdan borç isteyin” diyorsa, herkes gözlerini kapatmalı; ne demeliyim ki başka?
Dar gelirli, aldığı asgari ücretle konut borcunu mu ödesin, tanıdıktan aldığı borcu mu ödesin, yesin mi, yaşasın mı; ne yapsın!
İlk gün öyle bir coşturdular ki dar gelirli emekçileri; sanki günün ağarmasıyla birlikte evden çıkacaklar, kampanyadan yararlanmak için sıraya girecekler, sıkışıklık yaşamadan aylık ödemeleri yapacaklar, iki yılın sonunda da “nerede” olduğu bilinmeyen konutlarında yaşamaya başlayacaklar!
Ne denli uçmuşuz biz öyle?
***
Kampanyanın “rengi/ biçimi/ içyüzü” her gün biraz daha belirginleştikçe baştaki iyimser bakışım, karşılamam, sevinişim büsbütün değişmeye başladı!
Yapılmak istenen yoksul/ dar gelirli/ emekçi adları anılarak aslında bir “seçim yatırımı” olma olasılığını artırdı!
Bir evde iki asgari ücretli ya da emekli olsa, toplamda aldıklarıyla “zorla” yaşamlarını sürdüren aileye yapacağı toplu, ardından aylık ödemeyle “nasıl” konut alabileceklerinin açıklamasını yapmalılar önce!
Her şeyin bir matematiği yok mu?
Bunlar düşünülmeden, salt birileri çığırtkanlık yapsın, seçim öncesi ön ödemeler toplansın diye; kuyrukları uzuyormuş/ temel ürünlere ulaşılamıyormuş/ mevsimlik ürünler el yakıyormuş/ üretici topraktan kaçıyormuş/ gençlik eve tutsak olmuş kime ne değil mi?
Öngörü varsıllığıma katkısından dolayı “muhalifliğimi” seviyorum!
170922