Hayatımızı yönlendirenin bilinçli aklımız olduğunu zannederiz. Ancak direksiyonda bilinçdışı aklımız oturmaktadır. Duygularımızı kontrol edemediğimiz her seferinde bilinçaltı aklımızın direksiyondaki varlığı görünür hale gelir.
Aklımızın üzerindeki perdeyi yaratan, Carl G Jungun bulduğu gölgedir. Gölge, bilinçdışımızda varlığını sürdüren, varlığından haberdar olmadığımız veya kısmen haberdar olup, yok etmeye-ondan kurtulmaya çalıştığımız kişilik parçalarımızdır. Benliğe yabancı oldukları için gölgelerimizi diğer insanlara yansıtırız. O zaman bu yanlarımız ben olmayan, yani öteki olarak belirir. Bu durumda dışarıdaki ötekini yok ederek kendimizi ondan kurtarmaya çalışırız. Ondan kurtulduğumuzda dünyamız daha da güzelleşecek, cennetimize kavuşacağız gibi gelir. Bu doğrudur, ancak savaş dışarıda değil, içerde yapılırsa.
Bilinçaltı içerik bilince, nefret ve tiksinti duygusuyla kusulur. Böylece Ben iyiyim, o kötü yanılsamasıyla ötekileştirme ortaya çıkar. Din, dil, ırk, cinsiyet ayırt etmez. Bazen toplumsal bir deliliğe yol açar. Merhamet, tatile çıkmış gibidir. Psikopatik kişilik bozukluğu olanlarda da merhamet yoktur ve onların en belirgin özelliği, kurbanlarının duygularını hissedememeleri, yani empati kuramamalarıdır. Ötekileştirme illetinde de durum aynıdır. Ötekileştirdiği varlık her ne olursa olsun genç, çocuk, yaşlı, kadın, erkek, hayvan, hiçbir acıma, merhamet hissedilmez. Ancak Psikopatlardan farklı olarak ötekileştirmedikleri kişilere karşı merhamet ve sevgi hissedebilirler. Bu yüzden bir hastalık değil, aklın gölgelenmesidir.
Gölgeyi yaratan şey, onun içimizdeki varlığını yadsımaktır. Hepimiz hem iyiyi hem de kötüyü içermek zorundayız. Tümüyle iyi olduğumu düşündüğümde, bilinçaltımda karanlıkta kalan kötü yanım beni ele geçirir ve ötekiler yaratarak kötüden kurtarmaya çalışır. Birini öldürürken, işkence ederken bundan haz almamı ve iyi değil, çok iyi bir şey yaptığımı zannetmeme yol açar. Dışarıdan bakanlar benim kan içişime ve kendimi iyi hissetmeme akıl sır erdiremezler.
Tüm bunları seyreden dünyaya ne olur? Kendi kişisel fikirlerine sahip olduğunu zanneden, ancak aklı gölgeleri tarafından perdelenmiş milyarlar, medyanın gösterdiği filmi izler ve filmin temasına göre ağla derse ağlar, sevin derse sevinir. Her birimiz ekranlarımız başında kendi gölgelerimizin oyununu izlerken, patlamış mısırlarımızla kolalarımızı yudumlayıp küçük hayatımızdaki büyük sorunlarımızla oyalanmaya devam ederiz.
Kanımca yeniçağ, bilinçaltının egemenliğinden kurtulma çağı olacak. Aklımızı perdeden arındırmanın bir yolu var mı? Gölgeyi yaratan da gideren de ışıktır. Farkındalık ışığı, bilinçaltımızı görünür hale getirir. Nasrettin hoca gibi evde kaybettiğimiz iğneyi daha aydınlık diye sokak lambasının altında arıyoruz. Şimdi Sokak lambasının ışığını evimizin içine tutalım ve iğnemizi arayalım.
Nefret ve tiksinti duymamıza yol açan insanlara ve kişilik özelliklerine bakalım. Geçmişte, çocukluğumuz dahil, aynı özellikleri sergilediğimiz durumları-olayları hatırlayalım. Bulduğumuzda bu yanımızı şükranla kabul edelim. Çünkü gölge yanımızı kabul ettiğimizde bütün biri olabiliriz. Gölge yanlarımızla bütünleştiğimizde, yani iğneyi bulduğumuzda, yargılama kaybolacaktır. Artık başkalarına iyi veya kötü olarak bakmamaya başlarız. Her bir kimseyi, kendimizi, hayatı, olayları olduğu gibi kabul ederiz. Dualiteden çıktığımızda dışarıdaki-öteki, ben olur. Perde kalkar ve ben ortadan kaybolur. İnsanların uyuşturucuya bu kadar düşkün olmasının sebebi budur; perdeyi kaldırma isteği.
Hitler geri geldi. Aslında hiç gitmemişti. Hitler benim ve aynı zamanda Musayım ben. Hallac-ı Mansur, Tanrıyı içinde keşfettiğinde, onun beni yok olmuştu. Bu nedenle Ben Tanrıyım dedi. Gölgeli-perdeli insanlar, onu yanlış anladılar ve katlettiler.
Bugün Gazzede yaşananlar, İsrail olsun, Hamas olsun; gücü elinde tutanların gölge oyunundan başka bir şey değildir. Yakıtı nefrettir. İster savaşın ortasında, isterse ekran başında, nerede olursam olayım; nefretim varsa, bu benim savaşım. Atılan mermi benim namlumdan çıkıyor ve dökülen kan benim kanım. Mazlum da benim, zalim de. Barış için panzehirim ise sevgi ve merhamet.