Şizofreni hastalığı, toplumda yanlış bilinen, damgalama ve toplumsal ayrımcılığa en çok maruz kalan hastalıklardan biridir. Düşüncelerde, algıda, duygulanımda bozulmaya, davranış ve sosyal alanda yetersizliğe yol açan ve eğer tedavi edilmezse yeti yitimiyle sonlanan bir hastalıktır. Şizofrenisi olan biri sesler duyabilir, birilerinin zarar vereceğine inanabilir, duygusal açıdan küntleşebilir, soyutlama yeteneği bozulabilir ve sosyal alandan geri çekilebilir.
Genetik yönü güçlüdür. Ancak son yapılan araştırmalarda Şizofreninin, çocukluk çağı travmaları ile yakından ilişkili olduğu gösterilmiştir. Şizofrenideki çocukluk çağı travmaları; cinsel, fiziksel, duygusal istismarlar veya ihmal olabilir. Doğrudan travmaya maruz kalmak kadar, sadece tanığı olmak da travmaya yol açabilir.
Şizofrenide ilaç tedavisi, ilk seçenektir. Ancak hastaların %20-40 kadarı tedaviye yanıt vermemektedir. Bu yüzden Şizofrenide, dünyada olduğu gibi ülkemizde de ilaç tedavisinin yanı sıra gerek bireysel gerekse grup terapileri başarıyla kullanılmaktadır. Psikoeğitim, Destekleyici Psikoterapi, Bilişsel Davranışçı Terapiler ve EMDR gibi travma odaklı terapiler bunlardan bazılarıdır. Ayrıca spor etkinlikleri, dans, resim, müzik, tiyatro, sanat terapileri gibi ergoterapi yaklaşımları da hastalığın seyrini olumlu yönde etkilemektedir. Aksaray TRSMde halen şizofreni hastalarının oynadığı Ben de varım adlı tiyatro projesi halen başarıyla sürdürülmektedir.
Şizofrenide travma terapisi: EMDR
EMDR göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme denen bir teknik olup birçok ruhsal rahatsızlıkta kullanılmaktadır. Travmatik anılar, beynimizde işlemden geçemedikleri için bu günümüze; olumsuz inançlar, duygular, beden duyumları ve davranışlarla sızarlar. EMDR ile bu travmatik anılar beyinde işlenerek yeniden yapılandırılır. Böylece şimdide yaşanan sorunların geçmişle bağlantısı ortaya konulup giderilebilir.
Şizofrenide travma terapisi yapılabilmesi için hastanın öncelikle ilaç tedavisi ile stabil dönemde olması gerekir. Hasta ile kurulan iyi bir işbirliği ve güven ortamında hekimliğin, Önce zarar vermeyeceksin ilkesi gereği, hastanın travmaları hafiften ağıra doğru terapide işlenebilir. Hasta kaldırabildikçe daha derindeki travmalara da inilmektedir. Terapiyi, kompleks travmalar konusunda deneyimli bir psiyatrist veya psikiyatristle işbirliği içinde bir psikolog yapabilir.
Bunun sonucunda hastanın işlevselliği, sosyal hayatla ve kendiyle ilişkisinde (özsaygısı-özdeğer-özsevgi artışı gibi) olumlu değişmeler görülmektedir. EMDR terapisi, kişinin içsel kaynaklarını güçlendirir. Güvenli yer ve kendini rahatlatma teknikleri ile birlikte olumsuz durumlarla başa çıkabilmesini kolaylaştırır. Sosyal performansını ve yaşam kalitesini yükseltir.
Şizofrenide psikoterapiler, hastaneye yatış sıklığını azaltmakta, ilaçların daha düşük dozda ve daha etkin kullanımına yol açmaktadır. Kişi mesleki, sosyal ve duygusal açıdan daha işlevsel hale gelmektedir. Şizofrenide tedavi amacımız artık sadece hastalık belirtilerini yok etmeye yönelik olmayıp; hastanın mesleki, sosyal, ilişkisel becerilerini artırmak, gerek kendine bakımda, gerekse toplum hayatında Ben de varım diyebilecek bir konuma ulaştırmaktır.