Bu yıl beşincisi düzenlenen Adana Lezzet Festivali medyada kendisine beklenenin ötesinde yer buldu. Bunun nedeni ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın toplu açılış törenleri nedeniyle Adana’da olması ve bu vesile ile mangal ateşini yakarak resmi açılışı yapmasıydı.
Medyada bu şekilde kendisine fazla yer buldu ancak bu kez daha organize olunması gerekirken yöneticilerin aleni acemilikleri ve dışarıya kulak tıkanması nedeniyle maalesef büyük tepkilerin de odağında yer aldı.
Cumhurbaşkanı’nın halkın arasına katılmadan açılışını yaptığı bölümü bir kenara bırakalım. Zira Sayın Cumhurbaşkanı’nı halktan özellikle kaçıran ve gençlik buluşmalarında bile tabiri caizse kimin ne soracağına karar verenlerin elbetyanıldıklarına yetecek bir bildikleri (!) vardır.
Ben bu yazıda festivalin halka yansıyan yönüne değineceğim.
Öncelikle olumlu yönlerini yazalım; Az önce de belirtiğim gibi en olumlu yanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın programın resmi açılışını yapması vesilesiyle medyada beklenenin üzerinde yer bulmasıydı.
Bir başka önemli yanı da pandemi sürecinin ardından psikolojik olarak yaşadığımız sorunları aşmak ve normal zamanlara dönmeye başladığımızı göstermek açısından da güzeldi.
Yine en önemli özelliklerinden birisi de sürdürülebilir bir gelecek için Türkiye’nin ilk atıksız festivali olarakdüzenlenen bu festivalde 10 ton atığın kaynağından dönüşüme gönderilmesiydi.
Belediyelerin bir araya toplanması o bölgeye daha az ziyaretçi uğramasına neden oldu ancak başta Belediye Başkanları olmak üzere belediye personellerinin büyük gayreti ve özel çalışmalarıyla bu eksiklik artıya dönüştürüldü ve en eğlenceli alanlar belediyelerin olduğu bölüm oldu.
Şimdi gelelim bu festivalin olumsuz yönlerine;
En olumsuz tarafı festivali organize eden en başından en sonuna kim varsa tamamının bu festival öncesinde yapılan uyarıları dikkate almıyor görüntüsüydü.
Bu festivale çok büyük oranda alt ve orta gelir gurubunda yer alan insanların katıldığını söylemek için alim olmaya gerek yok. Festivaldeki fiyatlar ise yüksek gelir gurubuna göre düzenlenmişti sanki. Ücretlerin dudak uçuklatacak cinsten olması, bütün maddi yükün emekçi halkın sırtına yüklenmesi asla kabul edilemez.
Allah aşkına festival dediğiniz organizasyonda bir restoranda yediğinizden daha lezzetsiz, daha kalitesiz ürünleri daha fazla fiyata sattırmak ne demek?
Bir de eğer oturacak yer bulabilirseniz şanslısınız. Bulamazsanız bir çimenlik alana oturacaksınız ya da ayakta yiyeceksiniz yemeğinizi.
Ben pastacılar ve aşçılar odasının olduğu stantlardan aldım yemeğimi. Tahmin edin ne? Sucuk ekmek. Pasta ve aşçılar odasının sattığı şeye bakın.
Festivalin adı; Adana Lezzet Festivali’ydi ya. Şimdi size soruyorum; Yüzlerce özgün tadı bulunan şehrimiz Adana’ya has 10 lezzetini bulabilir miydiniz festivalde? Mesela ben lahmacun yapanı görmedim. Analı-kızlı, Fellah köftesi, yüksük çorbası gibi 'özel' lezzetleri göremedim festivalde.
Alanın düzenlenmesi konusu da bir garip. Bir gittiğiniz yeri bir daha bulabilmeniz için ya çok iyi yön bilginizin olması ya da çok şanslı olmanız gerekir. Hâlbuki büyük organizasyonların da yapıldığı bir alan var Merkez Park’ta. O büyük alana karşılıklı kurulsaydı çadırlar ve insanlar arasından geçerek sağlı sollu gezseydi alanı. Orta boşluk da üzeri kapatılarak hem eğlence hem de dinlenme alanı olarak düzenlenseydi daha hoş olmaz mıydı?
Son olarak Adana dışından kaç kişi katıldı festivale bir rapor tutuldu mu acaba?(Sosyal medya fenomenleri gibi ulaşım, konaklama ve diğer temel ihtiyaçları Valilik ya da diğer resmi kurumlar tarafından karşılanmayan, cebinden para harcayarak festival için şehre gelenleri soruyorum.)
Festival uluslararası bir boyutta olduğu için mutlaka yurt dışından da ziyaretçiler gelmiştir. Gelmiştir değil mi?
Sevdiğimiz bir festival var şu kentte ancak birileri her yıl daha kötü nasıl yapılır onun dersini veriyorlar bize. Bu anlayış değişmezse festivalin adı sadece mazide güzel bir hatıra olarak kalır. Benden söylemesi.