Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan konuştu; "Rahmetli Menderes'in 14 Mayıs 1950'de 'Yeter söz milletindir' diyerek açtığı yolu 2023'te, 'Yeter, söz de karar da milletindir!' diyerek menziline beraber ulaştıracağız."
Sonra MHP Lideri Bahçeli; "Mayıs ayı içinde bu işi bitirelim, sözü ve kararı aziz milletimizin kutlu iradesine verelim" dedi.
Bahçeli’den sonra AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ muhalefetin muhtemel 'erken seçim' salvolarına peşin peşin karşılık verdi; "2023'te yapılacak hiçbir seçim erken seçim olarak nitelendirilemez. Bu, tamamen seçim tarihinin güncellenmesidir."
Eee! Madem seçimin adı kondu, herkes yavaş yavaş eteğindeki taşları dökmeye başladı. O halde benim de geri kalmamam lazım. Bugünkü yazımda oy tercihimi açıklayacağım ama henüz altılı masanın adayı belli olmadığı için bir haksızlığa sebep vermemek adına kime oy vereceğimi değil de kime vermeyeceğimi yazayım. (Şimdi birileri gazeteci tarafsız olmalı der. Haklılar diyeceğim ama değiller. Zira tarafsızlık herkesin elinde patlayan koca bir balon. Hatırlarsınız bir ara Kemal Kılıçdaroğlu da yalakadan sanatçı olmaz demişti. Sonra kendi belediye başkanlarına saray soytarılarının söylemeyeceği lafları eden sözde mega, duble, şahane starları ayakta alkışlamıştı. Gazetecinin tarafsızlığı da böyle bazılarında. Eğer hayata soldan bakmayı bir meziyet görüyorsanız size her şey mubahtır. Aksi halde mevcut iktidara yönelik söyleyeceğiniz her şey yalakalıktan ibarettir onlara göre.
Her neyse onları ciddiye alan olsaydı ömrü hayatlarında bir iktidar yüzü görürlerdi. Yada gördüklerinde de her zaman geriye gittiklerinin ayırdına varırlardı. Ben konuyu çok dağıtmadan asıl meseleye geleyim.
Açık ve net yazayım; Bu ülkenin sitem tartışmalarıyla kaybedecek zamanı olmadığını düşünüyorum. O yüzden önüne hangi sıfatı koyarsanız koyun yeniden bir sistem değişikliğine gitmeyi vadeden bir partiye oy vermeyeceğim.
"Nasılsa istediğimizi yapıyoruz. Adına da Türk tipi dedik zaten. Dolayısıyla bize yakışan bu" diyerek her başa geçenin 'kafasına göre takılacağı' bir sistemin eksik olduğunu göremeyen ve bunu değiştirmek için çaba harcamayanlara da oy vermeyeceğim.
Daha önce de yazmıştım; Açık ve net bir kez daha yazıyorum, iddia ediyorum;İstanbul Sözleşmesi sadece kadını değil, erkeği de öldürüyor. İnsan kıyımı yapıyor. Aileyi de yok ediyor. İstanbul Sözleşmesi denilen ucubeyi yeniden hayatımıza sokmaya çalışanlara oy moy yok.
Nasılsa İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçtik diyerek bunu yeterli gören ancak aileyi ifsat eden 6284 sayılı yasayı hala yürürlükte tutanlara da oy moy yok.
Gençliğin manevi değerlerine yönelik her çalışmayı tu kaka ilan edenler benden boşuna oy beklemesin.
Bir nesli büyütmüş ama kendi büyüttüğü nesilden bile oy alamayacak insanlar da benden oy beklemesin.(Büyütmek kolay ama yetiştirememişsiniz işte. En büyük darbeyi de işte o yetiştiremediklerinizden yiyeceksiniz.)
Abileri (!) açıklama yapar yapmaz o açıklamanın daha yankıları devam ederken, emir eri gibi; 'Ben de buradayım' diyerek bu milletin gurur duyduğu her projeye karşı çıkanların benden oy beklemehayallerine gülüyorum.
Bir işi yaparken liyakate dikkat etmeyen, açık bir şekilde kul hakkı yiyen, toplumu "Benden – Benden değil" şeklinde ayrıştıranların de benden oy beklemeleri kahkaha atmama neden oluyor.
Türk, Kürt, Arap, Çerkes fark etmez. Herhangi bir milletin ırkçılığını yapanlara oy vermem için rüyama ak saçlı dede gelse gene de oy vermem.
Aynı ak saçlı dede bunlar faşist değil buna ver oyunu dediği insanların bir medeniyet mefkûresi hayali yoksa onlara da oy vermem.
Emperyal güçlerin mandası altında hareket edenler gitsin ağa babalarından oy istesinler benden değil.
Emperyal güçlere karşı çıkıyormuş görüntüsü verip de onlarla fingirdeşenler de benden boşuna oy beklemesin.
Yazı sayfalarla uzar gider ama yerim dar. Şimdilik bunlarla yetineyim. Gerekirse devamını getiririz.
Ben bu kadar yazdım. Şimdi de siz yazın bakalım; Sizin oyunuz kime, neden?