Siyasetin iç çekişmeleri kısır bir döngüye girmediği müddetçe ülkemizi ileriye taşır. Her siyasetçinin elbette farklı fikirleri olabilir ve bunu savunmak için her argümanı kullanabilir. Bu iş siyasetin doğasında var. Bu yüzden ki farklı farklı siyasi görüşler ve partiler var. Lafın burasında bir gerçeği de yazalım; Türkiye'de Ekim 2022 itibariyle resmi olarak 119 siyasi parti var. Peki 119 farklı siyasi görüş gerçekten var mı? Keşke olsa ama yok. O halde sayı neden bu kadar fazla? Çünkü koltuk, makam, unvan vs. adına her ne derseniz deyin menfaat, çıkar sevdalısı çok. İşte bu yüzden bazen siyaset kısır bir çekişmenin içine giriyor ve bir anda normalde birbirinin yüzüne bakmayacak insanların bir araya geldiğini ve yol yürüdüğünü görüyorsunuz.
Mesela mecliste gurubu bulunan partilerin pek az kez bir araya geldiğini ve ortak bir çalışmaya imza attığına şahit olmuşuzdur. Bunların da büyük çoğunluğu siyasetçilerin maaş veya hakları söz konusu olduğunda yaşanıyor.
Devletin asli unsuru olan milletin dolayısıyla ülkenin çıkarları söz konusu olduğunda ise maalesef siyasi partilerin bir araya geldiğine pek şahit olamıyoruz.
29 Ekim'de bunun canlı örneğini bir kez daha gördük.
Bakın iç ve dış politikayı, çıkarılan kanunları, atılan siyasi adımları, verilen demeçleri yani siyasi anlamda her türlü işi/icraatı birilerinin eleştirmesinde hiç bir beis yok. Hatta kesinlikle ama kesinlikle bu ülkeye fayda sağlar ancak bazı konular var ki o mevzularda hele de bu vatanın ve bu ülke insanının geleceğini düşünen, ilerlemesini savunan hiç kimsenin herhangi bir şekilde farklı tarafta bulunmasına anlam veremiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılına girmeden son bir kaç yılda göğsümüzü kabartacak gelişmeler yaşandı. Bunlarda ilki savunma sanayindeki gelişmelerdi.
Henüz 5-10 sene evvel başka ülkelerden temin etmeye çalıştığımız savunma sanayi ihtiyaçlarımızı artık başka ülkelere biz satmaya başladık. Öyle ki sahadaki kazandırdıklarıyla masada oyunu değiştirecek üretimlerimiz var. Burada itiraz edebileceğimiz tek şey; "Neden daha iyisini yapmıyoruz?" olmalı.
Oysa biz hep bir kısır döngü içerisindeyiz. "İktidar muhalefete şunu demiş buna içerleyen muhalefet iktidara sert sözlerle yüklenmiş" vs.
Cumhuriyetin 99. yılında, tam 100'e 1 kala tüm kazancının ülkemizde kalacağı önemli bir projeye imza atıldı. Yıllardır konuşulan yerli otomobilimiz sonunda banttan indirildi. Çok yakında yollarda yerini alacak. Elbette burada eleştireceğimiz hususlar da olacak. Olmalı. Fakat eleştirmekle kötülemek arasındaki farkı iyi bilmeliyiz.
Devrim arabalarına yapılan muamelenin devrin arabasına yapılmasına rıza gösteremeyiz. TOGG hepimiz için bir gurur kaynağı olmalıdır. Bugün dünya elektrikli otomobillere yöneliyor. Biz de artık bu yeniliğe ayak uyduran ülkeler arasındayız. Öyle ki TOGG'un bazı modelleri dünyaca ünlü Tesla'lardan bile üstün özelliklere sahip. İnternette bir kısım dangalağın; "Böyle bir şey olabilir mi?" tarzında itirazlarını gördüm. O kadar ezikler ki elin gavurundan daha iyi iş çıkartabileceğimizi düşünmüyorlar. O kadar benliklerinden kopmuşlar ki şundan iki asır evvel dünyaya hükmettiklerini unutmuşlar. O kadar cahiller ki; "Şurasını bu ülkeden alıyoruz, burasını diğer ülke yapıyor diyorlar." Bilmiyorlar ki iş bütün dünyada böyle dönüyor. Bugün evinizde kullandığınız neredeyse hiç bir ürünün tüm parçaları o markanın sahip olduğu ülkede üretilmiyor.
Allah aşkına gözlerinizin önüne şöyle bir sahne getirin; Başta Cumhurbaşkanı, iktidar ve muhalefetteki bu ülkenin geleceğini ve çıkarını düşünen tüm genel başkanlar bir araya gelmiş ve TOGG'un banttan indirilişini birlikte alkışlıyorlar. Her bir genel başkan ülkemizi otomotiv sektöründe bir üst lige taşıyacak bu girişimle ilgili düşüncelerini ifade ederken birlik ve beraberlik vurgusu yapıyor. Hepsinin tabir yerindeyse ağzı kulaklarında ve şahsi hiç bir siyasi çıkar beklemeden ülke adına daha güzelini yapabilecek adımları konuşuyor. Hepsi yan yana gelmişler, el ele vermişler ve birlikte milletimizi selamlıyor.
Güzel bir görüntü olmaz mıydı?
Kim, neden rahatsızlık duyabilir bu görüntüden? Onunda cevabını ben vereyim benliğini batıya ya da doğuya satmış, kişiliksiz, mayasında sıkıntı olan kanı bozuklardan başka hiç kimse rahatsızlık duymaz.